Hemen belirtmeliyim, çok önce söylememe rağmen Haydar Çetinkaya hocamızın medyaya mal olan CHP’nin zayıf adayla Yeşil Sol Parti’ye Dersim’de yol vermek gibi istemi gerçekleşmiş gibi görünüyor. Bunu Sayın Hüsniye hocamızın kişiliğine yönelik değil, CHP içinde öteden beri yerelde siyasilerin yeri ve öneminden yola çıkarak yapılan bir tespite dayandırarak söylüyorum. Belki de yerinde bir karardır. Nitekim Yüzde 60-70’lere varan bir seçmene sahip sol bileşenlerin Kılıçdaroğlu’na başkanlık seçimlerinde tartışmasız verecekleri desteğin karşılığında kendi memleketinden bir jesti fazla da görülmemelidir. Ancak bunu söylerken Kılıçdaroğlu’nun Türkiye genelinde estireceği rüzgârın yerelde diğer millet ittifakı partilerin oyları ile birleşmesi durumunda, Tunceli’nin önemli derecede değişen demografik yapısını da göz önünde bulundurarak zayıf bir ihtimalle de olsa geçiştirmeden CHP lehine seçimin sonuçlanma riskinin her zaman için var olduğudur.

Milletvekili sayısının bire düşmesi ile seçimi kimin kazanacağına ilişkin dikkatler bu kez partilerin göstereceği aday üzerinden Palavra meydanında turlayanlar ile Belediye yer altı çarşı üstü voltacıların dayanamayıp orta nokta bir yerde bahse girmelerine sahne olması normal karşılanır olmuştu. Çünkü neredeyse Tüm Tunceli/Dersim adayın belirlenme sürecinde konuştuğu 3 şeyden ikisi bu konuyla ilgiliydi. İlginçtir görebildiğim kadarı ile neredeyse siyasetin bu yönü üzerinde değerlendirme yapanların yüzde doksan dokuz nokta dokuzunun tahmini tutmamıştır. En güçlü adaylar en ilkin elenmiş, istisna birkaç kişi dışında durum hakkında kimse bilgi sahibi olmamıştır. Çünkü adayları halk değil, halkın üzerinde halkın içinden çıkarak kendilerini yöneten ve karar veren ne kadar siyasi oldukları da tartışmalı olan elit seçmiştir. O zaman boşa düşen seçmenin kararı nasıl yine olumluya çevrilebilir, iyi düşünülmeli.

Gerçi her dönem olduğu gibi bu dönemde partilerin aday belirleme yöntemleri merkezi, kapalı kapılar ardında ve katılımcı bir değerlendirme sonucu olmamış, artık kimler tarafından nasıl tespit edildiği en azından kendim adıma söylemek istersem bilinmezlik olarak kalacak olsa da yapılması gereken verilen bu tür kararların son olması umudunu bir tarafa bırakarak, seçmen olarak sandık başına gidip oyumuzu sağlıklı bir şekilde kullanmaktır. Bu nedenle bize düşen diğer bir sorumluluk, sonucun seçim sonrası Türkiye geneli siyasal oluşuma yeni nefes katacak olması yanında, seçilecek her kim olursa olsun yerelde Tunceli ilimiz için birike gelen sorunları hatırlatmak olacaktır.

Tunceli’mizin esasında Cumhuriyet döneminden günümüze Osmanlı dönemi fermuar sistemiyle daha da bir artarak şu veya bu şekilde kökten ve temelden çözülmesi gereken oldukça çoklanmış ve türleşmiş sorunları bulunmakta. Bu sorunların çözülmeyerek, hala tozlu raflarda, yaşamın kendi içinde, gençlerimizin göçünde, beklenmeyen firmaların piyasayı sarmalamalarını tamamlayan ve yerli esnafın esnaflığın ne olduğuna her defasında teğet geçen çizgisinde, mahallelerimizin beton yığınlarına dönüştürülmesinde, üniversitemizin kentle olan iletişimsizlik ve sırt dönmesine kentin uyum göstermesinde, işsizlikte, entelektüel sermayemizin yaşadığı kayıplarda, üretimsizleştirilişimizde, bozulan demografik yapımızda ve en önemlisi ise Pertek köprüsü ayakları altında ve onu takiben Erzincan yoluyla Kuzey Güney arası en kısa ve kestirme yolun dar ve tehlikeli suları altında vs. vs. kaldığını söylemek abartılı olmayacaktır…!

Seçilen vekillerimizin hangisi olursa olsun, yerele yüzü dönük, umudu tazeleyecek, demokratik örgütlenmeyi yükseltecek, bir miktar da olsa sayılan sorunları çözümüne yönelik dertlere derman olabilecek, alınacak kararlara katılımcılığı sağlayabilecek bir sürecin mimarı olmaları beklentisi ile

Tüm herkese ve her kesime güzellikler dileklerimle.

Her şey kalkınma sorunlarını çözmüş, demokratik, laik, sosyal, demokratik ve eşitlikçi bir Türkiye için…

Dr. Sabit MENTEŞE