Dersim Son Dakika Haber - Dersim Ekspres Gazetesi
HV
04 EKİM Çarşamba 07:44

“Acil durumlarda ve afetlerde çevre sorunları"

“Acil durumlarda ve afetlerde çevre sorunları"

GÜNCEL
Giriş Tarihi : 27-07-2023 09:33
“Acil durumlarda ve afetlerde çevre sorunları

"Çevre kavramı"

Çevre kavramını ele alacak olursak canlı varlıklara bir taraftan da insanlara kimyasal, fiziksel, biyolojik ve ayrıca insanlara sosyolojik, psikolojik etkide bulunan etmenleri anlatan kısım diyebiliriz. Çevre tanımını yaparken cansız varlıkları da ele almak durumundayız; çünkü afetler canlıları etkilediği gibi cansız varlıkları da etkilemektedir. Örneğin tarihi öneme sahip bir yapının deprem sırasında yıkılması bizim çevreyi daha geniş bir çerçeveyle ele almamızı gerektiriyor.

"Afetler ve çevre sorunları"

Doğal afetler(deprem, sel, çığ vb.) ve insan eliyle meydana gelen afetler (kimyasal, teknolojik, savaş vb.) çevresel sorunları da beraberinde getirmekte. Örneğin deprem sonucu oluşan enkazlar, altyapıda ve üst yapıda meydana gelen bozulmalar bir acil durumdur. Ayrıca çevre kirliliğine ve beraberinde halk sağlığını olumsuz etkileyen sonuçlara neden olmaktadır.

"Büyük kazalar ve çevre sorunu"

Acil durumlarda çevre kavramı son derece önemli. Örneğin deprem olan bir bölgede katı atık tesisi varsa, nükleer santral varsa insanları ve diğer canlıları tehdit eden acil durumlara ve çevre sorunlarına neden olabilmektedir. Dünyanın en büyük çevre felaketini Çernobil Nükleer Santral Patlamasını gösterebiliriz. 1986’da çevreye en fazla miktarda radyoaktif madde salındığı nükleer kaza. Bu radyoaktif elementler rüzgarlar ve yağmurlar ile ülkemiz de dahil olmak üzere tüm Avrupa’ya yayılarak içme sularına, tarım mahsullerine karıştı ve çok sayıda insanın vücuduna zarar verdi. DNA yapımızı bozarak kanser riskini arttırdı. Özellikle yağış olan yerlerde etkisinin arttığı Karadeniz’i daha fazla etkilediğini çaylarda radyasyon ölçümleri yapıldığında ortaya çıkmıştı. Karadeniz’de 270 yıl toprakta kalacağı biliniyor.

İkinci en büyük kaza ise Fukushima Nükleer Santrali Kazası. Bu iki büyük kaza, gelecek nesilleri de etkileyecek.

"Atıklar ve çevre sorunları"

Türkiye, tehlikeli atık ticaretini önlemek üzere sürdürülen çalışmalara katılmakta bu atıkların OECD ülkelerinden OECD dışı ülkelere ihracatını yasaklanması yönündeki kararları desteklemekte ancak ülkemiz yasadışı atık trafiğinden etkilenmekte. Sinop ve Samsun'da bulunan İtalyanlara ait olduğu tespit edilen varillerin toksit kirleticiler içerdiğini, bu maddelerin karıştığı toprak ve sularda uzun süre kalıcı zararlı, kirletici etkilere sebep olduğunu söyleyebiliriz. Başka bir örnek ise İskenderun limanında tehlikeli atık yüküyle batan gemi; çevresel kirlilik ve acil durum teşkil etmiştir.

Giresun’da madencilik kurşun-çinko şirketinin atık barajındaki çökmeyi yine bir acil durum olarak ele alabiliriz. Kimyasal atıkların 4 bin 500 ton olduğu ağır metal içerdiği için dereye, toprağa taşınması ciddi çevresel bir sorun oluşturmuş; hem balık ölümlerine neden olmuş, hem de insan sağlığını ciddi anlamda tehdit etmiştir.

"Savaşlar, çevre kirliliği ve İklim değişikliği"

Suriye savaşındaki patlayıcıların yarattığı "enkaz hacmi 15 milyon ton" ciddi bir çevre felaketidir diyebiliriz. Yemen’deki çatışmalarda kıt su kaynakları ve zayıf altyapıyla bu çatışmalar daha da şiddetlenmiş; altyapıdaki hasarlar tehlikeli maddeleri serbest bırakarak toprak ve yer altı sularını kirletmiş ve kolera salgınına neden olmuştur. Çatışmaların neden olduğu çevresel hasarın toplulukları ve ekosistemleri daha az dirençli hale getirdiğini, askeri harcamalardan emisyonların iklim değişikliğini önemli oranda etkilediğini söyleyebiliriz.

Savaşlar aynı zamanda göç olgusuna sebep olan bir acil durumu da ortaya çıkarmaktadır. Artan nüfusun talebini karşılamak için doğal kaynakların aşırı derecede kullanılmasına, tüketilmesine, ormanların, toprağın aşırı derecede tahribatına neden olmakla birlikte ekosisteme ciddi zararlar vermektedir.

Son yıllarda dünyada olan iklim değişiklikleri, sıcaklıkların artması, buzulların erimesi, fırtınalar ve doğal bitki örtüsünün değişim göstermesi uluslararası alanda birçok ülkenin beraber hareket etmesini sağlamış; uluslararası sorun sayılmaktan çok, küresel sorun olarak kabul edilmiştir.

Doğayla insanoğlu arasındaki ilişkide, dengeler doğanın aleyhine iyice bozulmaya başlamıştır. İnsanlığın elindeki üretim, doğanın kendini koruma, yineleme olanakları ile toleranslar dahilinde kalabilmesi oldukça güçleşmiş ve bazı yerlerde hemen hemen tamamen geri dönülemez bir sürece girmiştir.

Gülcan IRMAK (Sosyolog)

Dersim EkspresDersim Ekspres

YORUMLAR