Süner, istifası nedeniyle yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

Kıymetli Hemşehrilerim, Aziz Dava Arkadaşlarım, Değerli Teşkilat Mensuplarımız,

Hayatımın her anında omuzlarıma yüklediğim ağır ama kutsal bir sorumluluk vardı: Bu davanın sancağını yere düşürmemek, ne olursa olsun Liderimizin izinde milletimize hizmet etmek. Bu, benim için sadece bir görev değil; doğduğum günden beri ruhuma işlenmiş, şerefli bir yük, kalbime kazınmış bir inançtı. Ben bu davaya çocuk yaşta gönül verdim, küçücük bir yürekle başladım ve her adımımda, her nefesimde bu kutlu davanın büyüklüğünü hissettim. Merhum Erbakan Hocamızın yol göstericiliğinde çıktığım bu yolda, kendime bir şeref zırhı kuşandım; bu zırh bana hem güç hem de sorumluluk verdi.

Fakat hepimiz biliyoruz ki, Erbakan Hocamızın yanında bir fidan büyüdü. O fidan yıllar içinde kök salarak çınara dönüştü. O çınarın adı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Ben de her zaman o çınarın gölgesinde yürümeyi kendime şeref bildim. Reisimizin davasında yorulmadan, durmadan, yılmadan koştum. Her zaman inandım ki, liderimiz sadece bir isim değil, bir dava, bir yön, bir umut ve bir yoldu. Onun izinde yürümek, milletimiz için hizmet etmek en büyük onurdu.

Bugüne kadar çeşitli sivil toplum kuruluşlarında, sendikalarda, cemiyetlerde görev aldım. Memur-Sen İl Başkanlığı, Diyanet-Sen İl Temsilciliği, İHH İl Başkanlığı, İlim Yayma Cemiyeti Şube Başkanlığı gibi görevlerde bulunarak milletimizin, ümmetin ve davamızın bir neferi oldum. Her görev bana bir kez daha öğretti ki makamlar gelip geçicidir, ama yapılan hizmetler, kazanılan gönüller ve yapılan iyilikler kalıcıdır. Makamlar kişiye değil, millete hizmet edenlerin emanetidir.

Nihayetinde, Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız ve Liderimiz Recep Tayyip Erdoğan’ın tensipleriyle Tunceli AK Parti İl Başkanlığı görevine layık görüldüm. Bu benim için hayatımın en büyük onuru, en kıymetli emanetlerinden biri oldu. Bu göreve gelmek, bana hem bir gurur hem de tarifsiz bir sorumluluk yükledi. Ama bilin ki o gün bu göreve sadece bir Bülent Süner gelmedi. O gün bu göreve; davası için yaşayan, halkı için koşan, lideri için canını ortaya koyan bir dava adamı geldi. Milletine sevdalı, bayrağına aşık, ezanına sadık bir kardeşiniz geldi. Bizler bu davada sadece görevli değil, aynı zamanda emanetçiyiz. Her makam, her görev bir emanet ve bizler bu emanete en büyük saygıyı göstermek zorundayız.

Görevim boyunca gece gündüz demeden, yolları aşındırarak, dağları aşarak, köy köy, mahalle mahalle dolaşarak vatandaşlarımızın derdine ortak olmaya çalıştım. Her sohbet, her ziyaret, her tebessüm bana bir ders, her gözyaşı bir sorumluluk yükledi. Gönül kapımızı herkese açtık, soframızı paylaştık, dertlerimizi ve sevinçlerimizi birlikte yaşadık. Çünkü biz AK Parti olarak siyaseti sadece makam için yapmadık; gönüller kazanmak, halkımızla bağ kurmak, güven ve sadakatle yol almak bizim siyaset anlayışımız oldu. Bizler, her adımda emanetçiyiz; bu dava, milletimizin ve ümmetimizin davasıdır.

Bu süreçte en büyük dayanağım, en büyük güç kaynağım ise şüphesiz ailem oldu. Eşim, çocuklarım ve tüm aile fertlerim, bu zorlu yolculukta her daim yanımda durdular. Evimizin bereketinden, zamanımızdan, huzurumuzdan fedakârlık ettiler; “dava” diyerek çıktığım bu yolda bana omuz verdiler. Onların sabrı, sevgisi ve duası olmasa bu kutlu mücadeleyi taşımak çok daha zor olurdu. Onların varlığı, bana hem güç hem huzur verdi. Bu vesileyle aileme de minnet ve şükranlarımı sunuyorum.

Bugün ise kalbim buruk ama başım dik bir şekilde sizlere şunu ifade etmek isterim: Büyük bir onurla yürüttüğüm Tunceli İl Başkanlığı görevimden bugün itibariyle istifa ediyorum. Bu, kolay bir karar değildi; çünkü her köşesiyle bağlandığım, her anı emek ve sevgiyle dolu bir yolculuğu geride bırakmak demektir.

Ama şunu herkes bilsin ki, ben görevimden istifa ediyorum, davamdan asla istifa etmiyorum. Çünkü biz dava adamları için asıl olan makam değil, hizmettir. Asıl olan koltuk değil, milletimizin duasıdır. Makamlar geçicidir, koltuklar fânidir, fakat dava bakidir. Bizler makam için değil, milletimiz için koşan, Liderimiz için mücadele eden neferleriz. Biz emanetçiyiz; bu dava, şahısların değil, milletin ve ümmetin davasıdır. Bugün görevimden ayrılıyorum ama yarın yine meydanlarda, yine halkımızın arasında, yine Liderimizin izinde olacağım. Çünkü biz bu davayı, bu emaneti asla yalnız bırakmayacağız.

Her daim inandığım şu hakikati bir kez daha haykırmak istiyorum: Durmak yok, yola devam!

Bu davaya emek veren, gönül veren, ter döken, dua eden tüm dava arkadaşlarıma en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun.