Erzincan İl Özel İdaresi’ne bağlı iştirak Er İdare Turizm İnşaat Gıda, Temizlik Hizmetleri Anonim Şirketi tarafından hayata geçirilmeye başlanan proje kapsamında mevcut HES tamamen yıkılacak, yükleme havuzu ve yeni HES binası, 1807 yılında yapılan ve Mostar Köprüsü’ne eşdeğer gösterilen Yusuf Ziya Paşa Köprüsü’ne bitişik konumda tesis edilecek. Ayrıca yeni yapılacak regülatör tesisleri (set) ilçenin diğer önemli bir değeri olan Hacimi bölgesini de etkileyebilecek şekilde konumlandırılırken ilçe sakinleri ve çevreciler durumu protesto etmek amacıyla yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi.

“Sayın Cumhurbaşkanımız, Çemişgezek’in Feryadına Kulak Verin!” pankartı açan katılımcılar, projenin tarih ve doğanın katledilmesi anlamına geleceğini belirterek yürüyüş boyunca tabut taşıdı.

Tarihi Tagar Köprüsü üzerinde düzenlenen açıklamada konuşan Tagar Çayı Dayanışma Platformu Sözcüsü Hakan Gökalp, “Erzincan Valiliği İl Özel İdaresi bünyesinde bulunan ve ticaret sicil gazetesinde kayıtıl bir şirket tarafından ilçemiz Tagar çayı üzerinde ÇED olumlu kararı alınmaksızın devletin kanunları yok sayılarak ve tamamen hukuksuz bir şekilde HES inşaatı başlatılmıştır. Tarihimize, kültürümüze, doğamıza ve hukuka yapılan bu hakaret ve tecavüzü asla kabul etmiyoruz. Çemişgezek’te tam üç aydır cumhuriyet tarihinde eşi ve benzerine rastlanmamış bir hukuksuzluk ve vahşet tüm hızıyla devam etmektedir. Bu HES inşaatı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ÇED olumlu kararı alınmaksızın başlayan ilk HES inşaatı olup hukuk tarihine bir yüz karası olarak geçecektir. Ve bizler bu hukuksuzluğu asla kabul etmiyoruz” dedi.

Milli park olma kriterlerini fazlasıyla taşıyan Tagar Çayı Vadisi’nin milli park ilan edilmesi gerektiğini kaydeden Gökalp, “Milli park olma kriterlerini fazlasıyla taşıyan Tagar Çayı Vadisi milli park ilan edilmesi gerekirken ilçemizin el değmemiş su kaynakları ve dola güzellikleri iş makineleri tarafından yerle bir ediliyor ve böylesine hukuksuz bir vahşet sürecine kim ya da kimler izin vermiştir. Tüm sorumlulardan şikayetçiyiz ve cumhuriyet savcılarını derhal göreve davet ediyoruz” diye konuştu.

ÇED sürecinde dağ keçileri ve su samurlarının varlığının inkar edildiğini hatırlatan Gökalp, yerinde incelemelerin ilgili teknik elemanlarca yapılmayarak doğa katliamı başlatıldığını söyledi.

İlçe sakinlerinin düzenlediği açıklamaya katılarak destek veren Türkiye Barolar Birliği (TBB) Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyesi Avukat Barış Yıldırım, yaklaşık bir ay önce ilçede yapılan Çemişgezek Regülatörü ve HES kapasite artışına dair toplantıya katıldıklarını belirterek, “Toplantıda projenin hukuksuz olduğunu belirterek ÇED sürecinin derhal sonuçlandırılması gerektiğini söyledik. Bölgede, tarihi Tagar Köprüsü ve Urartu İn Deliklerİ bulunmakta ve bölge birinci derece arkeolojik sit alanı. Ülkemizin taraf olduğu Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi hükümlerine göre kesin koruma altında bulunan yaban keçisi, susamuru gibi türlerm nedeniyle bu proje hayata geçirilemez dedik. Burada ÇED süreci devam ederken şirket inşaat faaliyetlerine başlamış durumda. İlgili kurumlara inşaatın durdurulması gerektiği yönündeki başvurularımızın gereği yapılmadı. Tagar Vadisi, Milli Parklar Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu hükümlerine göre kesin korunması gereken saha. Ülkemizin tarafı olduğu Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının korunmasına dair sözleşme hükümlerine göre dünya kültür mirası listesine alınması gerekiyor. Bu havzanın korunarak gelecek kuşaklara aktarılması gerekirken inşaat durdurulmadı. İlgili tüm mevzuat hükümlerine göre HES’in faaliyetlerinin hemen durdurulması gerekiyor” şeklinde konuştu.

Açıklamada konuşan emekli din görevlisi Nurettin Aladağ ise, ne sermaye düşmanlığı ne de üretim ve istihdama karşı olduklarını ifade ederek, “Bizler haksız, hukuksuz ve kanunsuz olarak yapılan, doğaya, tarihe, coğrafyamıza karşı yapılan bir tahribata, ihanete, ekosistemin bozulmasına, tarihi ve kültürel mirasımıza sahip çıkmak için buradayız. Çemişgezek Tagar Çayı üzerinde yapımı devam eden HES inşaatı 2872 sayılı Çevre Kanununun onuncu maddesi resmen burada katledilmiştir. Sayın cumhurbaşkanım, Bosna Hersek’te ecdadımız tarafından inşa edilen ve sizlerin öncülüğüyle restoresi yapılarak 2004 yılında hizmete giren ve tarihi Mostar Köprüsü’ne emsal olarak gösterilen şu köprü Osmanlı dönemine ait tarihi Tagar köprümüze bitişik bir nizamda ve altını çizerek bir daha belirtmek istiyorum köprünün siluetine engel olacak bir şekilde HES inşa edilmektedir. Ve bu inşaat hiçbir kanun ve nizam tanınmadan devam etmektedir” ifadelerini kullandı.

İnşaat faaliyetlerinin bir an önce durdurulması gerektiğini belirten katılımcılar sık sık “Tagar Özgürdür Özgür Akacak, Tarihimize Uzanan Eller Kırılsın!” şeklinde slogan attı.

Açıklamanın sonunda tarih ve doğanın ölümünü simgeleyen tabut Tagar Çayı’na atıldı.