Mektubunda dağ keçilerinin Dersim inancındaki yerine vurgu yapan Demir, şunları dile getirdi: “Sayın Başkan, Dersim’de halkımızı ve inancımızı derinden yaralayan bir olay hakkında size yazma ihtiyacı hissettim. Geçtiğimiz günlerde, İYİ Parti Milletvekili Ünal Karaman ve beraberindekilerin Dersim’de iki dağ keçisini avladığı bilgisi kamuoyuna yansımış, bu durum Tunceli halkında büyük bir öfke ve hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu olay, yalnızca Tunceli halkını değil, doğaya ve kültürel değerlere saygı duyan tüm yurttaşlarımızı derinden etkilemiştir. 
Dağ keçileri, bölgemizin doğal zenginliği olmanın ötesinde, Alevi inancında kutsal sayılmakta ve doğanın bir emaneti olarak görülmektedir. Onlar, Dersim halkının kimliği, kültürü ve doğayla kurduğu manevi bağın önemli bir parçasıdır. Dağ keçilerinin avlanması, yalnızca doğa koruma kurallarının değil, aynı zamanda halkın inançlarına ve kültürüne saygı gösterme ilkesinin ihlali anlamına gelmektedir. 
Meclis çatısı altında halkımızı temsil eden milletvekillerinden, doğayı ve yerel inanç değerlerini koruma konusunda örnek bir tutum sergilemelerini beklemek en doğal hakkımızdır. Ancak bu olay, bu beklentimizi derinden sarsmıştır. 
Sayın Başkan, 
Yaşanan bu olayın hiçbir şekilde mazur görülemeyeceğini vurguluyor ve TBMM’nin konuya duyarlılıkla yaklaşmasını talep ediyoruz. İlgili milletvekili hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını, TBMM’nin bu konuda net bir tavır almasını ve kamuoyuna bir açıklama yapılmasını bekliyoruz. Ayrıca, milletvekillerine yönelik farkındalık artırıcı çalışmalar yapılması gerektiğini öneriyoruz. 
Bu konuda göstereceğiniz hassasiyet, hem Tunceli halkının acısını hafifletecek hem de doğaya ve inanca olan saygıyı güçlendirecektir. Sessizlik, bu tür bir eylemi onaylamak anlamına gelir. Halkımızın değerlerini ve doğanın korunmasını gözeten tedbirlerin alınması, toplumsal barışı ve güveni güçlendirecektir. 
Dersim halkı adına bu konuyu gündeme almanızı rica ediyor, şimdiden duyarlılığınız için teşekkür ediyorum. Ayrıca, Dersim gibi doğal ve kültürel mirası güçlü olan bölgelerde yaban hayatını ve yerel değerleri korumaya yönelik daha etkili önlemlerin alınmasının önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum.”