Kimi zaman bir okul çantasına gizlenir umutları, kimi zaman bir pencerenin kenarından sızar hayalleri... Kız çocukları, çoğu zaman görünmeyen ama taşıdıkları ışıkla dünyayı değiştirme gücüne sahip bireylerdir. 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü, yalnızca bir anma değil, aynı zamanda bir yüzleşme günüdür. Bu makale, kız çocuklarının toplum içindeki konumunu, yaşadıkları görünmeyen baskıları ve taşıdıkları büyük potansiyeli yeni bir bakış açısıyla ele almayı amaçlamaktadır.

Kız Olmak: Bir Kimlikten Fazlası

Kız çocukları doğdukları anda çoğu yerde farkında olmadan bir yarışa geriden başlarlar. Kimlik belgelerine yazılan "kız" ibaresi, bazı coğrafyalarda onların kaderini belirleyen ilk sözcük olur. Oysa "kız olmak", bir eksiklik değil; dünyaya farklı bir gözle bakmak, sabrı öğrenmek, mücadeleyi içselleştirmek ve bir toplumun vicdanı olmaktır.

Kız çocuğu olmak, yalnızca biyolojik bir tanım değil; aynı zamanda kültürel, ekonomik ve sosyal bariyerlerle örülü bir yolculuktur. Bu yolculukta kimileri hiç konuşmadan büyür, kimileri ise konuşarak susturulur.

Toplumun Sessiz Duvarları

Bir kız çocuğunun "sessizliği", çoğu zaman seçimi değil zorunluluğudur. "Kız kısmı yüksek sesle gülmez", "gece dışarı çıkmaz", "o meslek erkek işi", "önce evlen sonra çalışırsın" gibi cümleler, onların zihninde görünmez duvarlar örer. Ne var ki bu duvarlar, bazen sadece dışarıya karşı değil, içlerindeki potansiyele karşı da yükselir.

Toplumların büyük kısmı, kız çocuklarını koruma bahanesiyle sınırlar; ancak bu sınırlar, çoğu zaman onları hayattan uzaklaştırır. Oysa bir kız çocuğuna güvenmek, ona bir gelecek hediye etmektir. Onu susturmak değil, konuşturmak; onu gizlemek değil, görünür kılmak gereklidir.

Kız Çocuklarının Sessiz Devrimi

Bugün, dünyanın birçok yerinde kız çocukları büyük bir sessiz devrim başlatmış durumda. Onlar artık yalnızca hayal kurmuyor, aynı zamanda bu hayalleri inşa ediyorlar. Kimi küçük bir köy okulunda öğretmen olmak için sabah karanlığında yola çıkıyor, kimi bilim fuarında icatlarıyla yarışıyor, kimi evinin bir köşesinde yazdığı şiirle dünyaya sesleniyor.

Bu bir isyan değil; bir dönüşüm. Sessiz ama derin. Belki haber manşetlerinde yer bulmuyorlar, belki ödüllerle taçlandırılmıyorlar. Ama onlar, her gün kendi sınırlarını aşıyor, kendi devrimlerini yaşıyorlar. Bu devrim, ne bir slogana sığar ne de bir güne. Bu, yılların sessiz mücadelesinin bir yankısıdır.

Bir Kız Çocuğuna Dokunmak, Geleceğe Dokunmaktır

Bir kız çocuğuna kitap vermek, sadece okuma becerisi kazandırmak değildir. Ona dünya ile konuşma hakkı vermektir. Ona inanmak, kendine inanmayı öğretmektir. Ona alan açmak, binlerce kişinin hayatına dokunacak bir etki yaratmaktır.

Toplumların gelişmişlik seviyesi, kız çocuklarına verdikleri değerle ölçülür. Çünkü kız çocukları sadece birey değil; yarının öğretmeni, yöneticisi, sanatçısı, lideri, bilim insanı ve değişimin taşıyıcısıdır.

Her kız çocuğu, içinde büyük bir ışık taşır. Bize düşen, o ışığı gölgelememek, onunla birlikte aydınlanmaktır.

Dünya Kız Çocukları Günü, yalnızca takvimde bir gün değil; yüz yıllık bir hikâyenin satır arasıdır. Bu gün, bize sessizce yürüyen binlerce küçük adımı hatırlatır. Çünkü bir kız çocuğunun özgürleşmesi, insanlığın vicdanıdır.

Gülcan IRMAK

Sosyolog