Neden mi?
1) Mezhepsel/Dinsel İç Savaş yaşayan toplumların bir arada yaşamaya mecbur edilmesi ancak yeni katliam ve çatışmalara neden olur. Suriyeli Alevilerin, HTŞ idaresindeki bir Selefi-Mezhep Devletinde yaşama iradeleri yoktur ve bir arada ortak yaşam imkansızdır. Tarihsel olarak örnek vermek gerekirse Hindistan-Pakistan ayrışması, Bosna-Kosova’nın Sırbistan’dan ayrışması, Türk-Yunan Dinsel Nüfus Mübadelesi buna en bariz kafa yorulacak okumalardır.
2) Suriye’de HTŞ yönetiminin Suriye’yi Barış içinde üniter bir yapı içinde tutma planı imkansızdır. Rojava-Süveydiye-Lazkiye Bölgesinde vuku bulan acı hadiseler bunun kanıtıdır. Şuan Suriye’de Aleviler’e karşı işlenen soykırımın ve bu soykırıma karşı Aleviler’in meşru müdafaa haklarını kullanmasının, Bosna ve Kosova’da ki bir Müslüman’ın var olma çabasından, Kıbrıs Türk’ünün var olma çabası ve direnişinden bir farkı yoktur.
3) Türkiye ve Avrupa’daki Aleviler, Suriye konusunda salt bir inançsal içerikle değil Ulusal bir içerikle de “Aleviler’in Hak ve Hukuklarını” gözetmelidirler. İnançsal arka planıyla birlikte en az beş asırdır kendi içlerinde kapalı bir toplum olmuş olan Aleviler’in Ortadoğu’da bir “Etno-Dinsel Ulus” olduğunun kabulüyle birlikte Suriye’de Aleviler’in tarihsel ata topraklarında bir Özerk Yönetimin olması gerektiği de kaçınılmaz bir durumdur.
4) Alevi Ulusunun, Suriye’de barış ve huzur içinde yaşamasının tek yolu, Suriye’de Üniter Sistemin uygulanmaz olduğunun kabulüyle Suriye’de bir Alevi Özerk Cumhuriyetinin kurulmasıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti buna benzer nedenle var değil midir?
5) Suriye’de kurulacak “Alevi Özerk Bölgesi”, Avrupa tipi bir Demokrasiyle yönetilmeye müsaittir.
6) Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin , “Alevi Özerk Bölgesini” tanımasının hiç bir mahsuru yoktur. Nitekim Türkiye’nin sınırlarında Kuzey Irak Kürt Federal Yönetimi, Abhazya ve Nahçıvan adlı üç Özerk Bölge bulunmaktadır. Türkiye’nin bu üç özerk bölgeyle çatışması olmadığı gibi sosyal-ekonomik ilişkiler iyi durumdadır. Şuan için Türkiye Hariciyesine bu minvalde hakim olan görüş olumsuz olsa da, er-geç bu görüş değişecek ve Türkiye, Suriye’de mezhepsel savaşlar bataklığına çekilmemek için dış politikasını revize etmek zorunda kalacaktır.
7) Alevi Özerk Bölgesi, İran’ın etkisinden uzak şekilde ele alınmalıdır. Suriyeli Aleviler, Şia değildir. Suriyeli Aleviler’de seküler eğilim güçlüdür ve Alevi Özerk Bölgesinin ilanı ve desteklenmesi Türkiye’nin yararınadır. Türkiye Hariciyesi bu fiili gerçekliği görmezse bu fiili gerçekliği görecek ülkeler bellidir; İsrail-ABD.
Bu nedenledir ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Suriye’ye ilişkin Hariciye Politikasını revize etmeli, Suriye’nin sahil şeridinde Aleviler’in, Hristiyanların, Türkmenler’in bir arada yaşayacağı Özerk Bölge Kararını kabul etmeli, desteklemeli ve HTŞ’nin tek başına Suriye olmadığını kabul etmelidir.
8 ) Türkiye ve Avrupa’da ki Alevi Kurumları, Emek ve Demokrasi Kurumları da aynı şekilde Suriye’de Aleviler’in Yahudiler gibi bir “Etno-Dinsel bir Ulus” olduğu realitesi ile hareket etmeli ve meseleye salt “İnanç” dairesinde bakan sığ ve ezberci bir düşünceden azade hareketi teşvik etmelidir.
Avukat Cihan SÖYLEMEZ