Toplumsal Barış, Demokratikleşme ve Gerçek Bir Demokrasi Ezileninde Ezileni Konumunda Olan Zaza Toplumunu ve Bütün Ötekileri Hesaba Katmaksızın Mümkün müdür?

Türkiye’de yeni bir barış süreci yada büyük olasılığı bir kaç aydan beridir toplumun öncelikli gündemi durumundadır.

Belli ki bu barış sürecinin bir öncekisine kıyasla kendine özgü iç ve asıl olarak belirleyici dış dinamikleri söz konusudur.

Bununla birlikte son derece sıra dışı ve ezberleri bozan bir süreci hep birlikte tecrübe etmekteyiz.

Fakat özellikle böylesi bir süreçte hala genel bir toplumsal demokratikleşme ile bütün toplumsal kesimleri kapsayan gerçek toplumsal bir demokrasi olasılığının ipuçlarını ise görmekte zorlandığımızı bilhassa belirtmek gerekir.

Şöyle ki, Zaza toplumun temel demokratik haklarının gözetilmediği, ana dil hakkı, etno-kültürel kolektif toplumsal haklarının, tam hak eşitliğine dayalı bir şekilde yani anayasal zeminde sağlanmadıkça gerçek ve de hakkaniyetli bir toplumsal katılımcılıkla geniş kapsamlı uzlaşı sürecin kapsını aralamadıkça, gerçek bir toplumsal barış ve adalet mümkün değildir.

Bu durum sadece Zaza toplumunun değil, coğrafyamızın bütün etnik-ulusal ve inanç kimlikleri için aynı şekilde bağlayıcı olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye’nin toplumsal yapısı, farklı etnik, dilsel, kültürel ve inanç kimliklerinin çelişkili de olsa bir arada yaşadığı zengin bir etno-kültürel mozaiği temsil eder.

Bu yapı içinde Zaza toplumu, köklü bir tarih ve etnik kültürel birikime sahiptir.

Ancak, Zaza toplumunun temel demokratik haklarının hiçbir dönem gözetilmediği, ana dil hakkı ve etno-kültürel kolektif hakların tanınmadığı gerçeği, mevcut siyasi egemen anlayışlar tarafından, bu toplumun siyasi yapıya demokratik katılımı sağlanmadığı gibi toplumsal temel düzeyde ise eşitlikten mahrum bırakılmasına bugüne değin yol açılmıştır.

Bu durum ise gerçek anlamda, hem gerçek bir toplumsal barış hem de demokratikleşme süreci ile toplumsal demokrasi için bir engel oluşturmaktadır.

Zira burada salt Zaza etnik-kültürel hakları için değil, diğer etnik kimlikler ve ana diller içinde burada ifade ettiklerimiz aynı ölçüde bağlayıcıdır.

Zaza Toplumunun Temel Demokratik Hakları ve Çözüm Bekleyen Sorunları

Zaza toplumu, yüzyıllardır Anadolu coğrafyasında yaşamış ve kendine özgü bir dil, kültür ve etnik toplumsal kimlik geliştirmiştir.

Ancak, özellikle 20. yüzyıldan itibaren tekçi-egemen ulusçu siyasi yapı tarafından uygulanan merkeziyetçi politikalar ve asimilasyoncu stratejik politikalar ve pratik çabaları, bu toplumun ana dilini yasaksız kullanmasını, kültürünü geliştirmesini, etnik kimliğini özgürce yaşamasını katı bir şekilde engellemiştir.

Ana dilde eğitim hakkının tanınmaması, Zazaca’nın kamusal alanda kullanımının yasaklanması ve Zaza toplumunun kültürel kimliğinin sistematik olarak göz ardı edilmesi, bu toplumun temel demokratik taleplerinin karşılanamamasına yol açmıştır.

Bu durum günümüzde de devam etmekte olup, sadece Zaza toplumu için değil, Türkiye’nin geneli için de demokratikleşme önünde büyük bir engeldir.

Çünkü bir toplumun demokratikleşmesi, farklılıkların tanınması ve bu farklılıkların bir zenginlik olarak kabul edilmesi ile temel demokratik haklarının kolektif düzlemde anayasal tanınırlık ile işlevsel güvenceye alınmasıyla mümkündür.

Ana Dil ve Etno-Kültürel Hakların Zaza toplumu için belirleyici önemi

Ana dil, bir topluluğun kimliğini ve kültürel varlığını sürdürebilmesi için hayati bir unsurdur.

Zaza toplumunun ana dili olan Zazaca, sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda toplumsal hafızayı, kültürel değerleri ve gelenekleri taşıyan yani etnik olarak toplumsallaşmasını sağlayan belirleyici bir dinamik unsurdur.

Ana dilde eğitim hakkının anayasal düzlemde tanınması ve desteklenmesi, Zaza toplumunun kültürel mirasını koruma ve yeni nesillere toplumsal bir süreklikte aktarılması açısından kritik öneme sahiptir.

Bunun yanında, etno-kültürel kolektif hakların tanınması, toplumsal eşitliğin ve adaletin sağlanması için demokratik bir zorunluluktur.

Bu haklar arasında Zaza toplumunun kültürel faaliyetlerini özgürce yürütebilmesi, kendi etnik toplumsal kimliğini ifade edebilmesi ve toplumsal hayatta eşit bir şekilde yer alabilmesi temel düzeyde belirleyici bir şekilde yer almaktadır.

Ki gerçek bir toplumsal demokratikleşmeyle, toplumsal demokrasinin en temel işlevsel dinamiğini bu ifade ettiklerimiz somut olarak açığa çıkaracaktır.

Gerçek Bir Toplumsal Barış ve Demokratikleşme Zaza Toplumu Başta Olmak Üzere Bütün Ötekileri Kapsamalıdır.

Zaza toplumunun temel demokratik haklarının tanınması, sadece bu topluluğun değil, tüm Türkiye’nin bütün toplumsal ezilenlerinin demokratik temsili, tam hak eşitliğine dayalı bir tanınırlığıyla gerçek bir toplumsal demokrasinin hayat bulabilmesi adına yararına olduğunu söyleyebiliriz.

Demokratik bir toplum, farklı kimliklerin bir arada yaşayabildiği, eşit haklara sahip olduğu ve özgürce kendi temel demokratik haklarıyla kendini ifade edebildiği bir yapıyı gerektirir. Bu ise aynı zamanda gerçek bir toplumsal hakkaniyetin sağlandığı bir barışın temelini oluşturur.

Zaza toplumunun temel düzeyde belirleyici kolektif toplumsal demokratik haklarının gözetilmesi, Türkiye’deki demokratikleşme sürecini hızlandıracak ve farklı kimliklerin bir arada yaşadığı bir toplumsal düzenin inşasına katkı sağlayacaktır.

Bu, aynı zamanda toplumsal kutuplaşmayı azaltacak ve insan haklarına dayalı, tam hak eşitliğini esas alan yeni bir toplumsal yapıyla, siyasi yönetim anlayışını geliştirip, oturmasını sağlayarak güçlendirecektir.

Sonuç:

Zaza toplumunun ana dil ve etno-kültürel demokratik kolektif haklarının tanınması, demokratikleşme sürecinin ve toplumsal barışın temel taşlarından biridir.

Bu hakların gözetilmediği bir toplumda, böylesi ortam ve de siyasi süreçte ne gerçek bir adalet ne de gerçek bir demokratik düzen inşa edilerek sağlanabilir.

Türkiye’nin yüz yıllık yapısal sorunlarına aklıselim, demokratik, temel insan ve toplum haklarına saygılı, toplumsal demokrasinin temel gereği olarak bütün ezilenleri, toplumsal ötekileri tam hak eşitliğine dayalı bir şekilde kapsayacak, tüm etnik, kültürel, dilsel ve de inançsal farklılıkları kucaklayan bir toplumsal çoğulcu demokrasi anlayışına ulaşabilmesi için, Zaza toplumu gibi ötekileştirilmiş ve görmezden gelinen bütün farklı toplulukların haklarının tanınması ve korunması bugün içerisinde bulunduğumuz böylesi bir süreçte tarihsel, toplumsal, siyasi ve de gerçek bir demokratikleşme ile toplumsal demokrasi açısından bir zorunluluktur. Bu; hem bireysel hem de toplumsal düzeyde temel insan ve toplum hakkının gözetilmesini, buna bağlı toplumun bütün farklılıklarının, kesimlerinin, ötekilerinin katıldığı gerçek bir barışı, adalet ve toplumsal uzlaşıyla sosyo-ekonomik refahı, düzelmeyi ve bir toplumsal siyasi dönüşümü sağlayacak olmazsa olmaz bir adım olacaktır.

Şayet gerçek bir toplumsal demokratikleşme ve demokrasi isteniyorsa ve bugün bu yönde somut bir süreç ve objektif durum hasıl olmuşsa, bu ifade ettiklerimiz başta Zaza toplumunun yaşadığı temel sorunları ve demokratik meşru talepleri için olduğu kadar bu toprakların bütün ötekileri ve toplumun en geniş ölçüde bütün kesimleri için aynı oranda bağlayıcı olduğunu dolaysıyla bu ciddiyetle yaklaşılarak, bütün toplumsal kesimlerin böylesi bir sürecin yani yürütülen sürecin kapsama alanına alınması ve de aynı ciddiyetle demokratik bir tutumla hesaba katılması belirleyici olacaktır.

Gerçek bir toplumsal barış, demokratikleşme ile toplumsal demokrasinin kapısını hakkaniyetli bir şekilde açacak ancak böylesi bir demokratik tutum ve kapsayıcılıktan geçtiğini özellikle kalın bir şekilde altını çizerek not düşmek isterim.

Ali Haydar Çatakçin