Türkiye, 6 Şubat 2023’te çok acı bir güne uyandı. Şehirler neredeyse yok olmuş, mahalle ve sokaklar toz duman içindeydi. Siren sesleri ve ağıt sesleri birbirine karışmış; insanlar feryat, figan ediyordu. Elektrik, su, ulaşım gibi temel altyapının tamamı çökmüş durumdaydı. Devlet, bırakın depreme müdahale etmeyi tek bir sorumlusu dahi ortalıkta yoktu. Tüm bu yaşanan felaketin içinde enkazlarda insanlar soğuktan donarak yaşamlarını yitirdiler. Kendim 6 Şubat günü depremden 4 saat sonra Elbistan’a ulaştım. Yaşadıklarımdan ve gördüklerimden örnek vermek istiyorum. Elbistan’da depremden saatler sonra gelen devlet yetkilileri adeta seçilmiş ve saptanmış şekilde kendi belirledikleri insanları şehir dışına çıkardılar. Geride ise sadece imkanı olmayan, herhangi bir alternatifi bulunmayan yoksul halk kaldı.

Devletin görmezden geldiği ve yardım etmediği bir kesim vardı Kürtler ve Aleviler… Bildiğiniz üzere Elbistan merkezli depremden en çok etkilenen Kürt ve Alevi coğrafyası oldu. Hatay’dan tutun Malatya’ya, Pazarcık’tan tutun Adıyaman’a kadar yüz binlerce insanımızı kaybettik. Yüzbinlerce insanımız da depremden sonraki süreçte zorlu yaşam şartlarından dolayı yurtlarını terk ederek göç etmek zorunda kaldı. Yerinde gözlemlemiş biri olarak aradan neredeyse bir buçuk yıl geçmesine rağmen hala çözülmeyen sorunlardan bahsetmek istiyorum.

Yıkılan hastaneler ve bulaşıcı hastalıkların artmasından kaynaklı yaşanan sağlığa erişme sorunu,

Kaderine terkedilmiş şehirlerde herkesin kendi imkan ve olanaklarıyla hayatta kalma mücadelesi vermesi,

Enkazların halen kaldırılmaması ve kentlerin tamamında tehlike arz eden, yıkılma tehlikesi bulunan yapıların duruyor olması,

Temiz suya ulaşamama sorunu, içme suyunda yaşanan sorunlar,

Konteynerlerde verilen yaşam mücadelesi,

Yardımların insanların kimlik, inanç ırk ve cinsiyet gözetilerek, ayrımcılık yapılarak dağıtılması,

Ve daha sayamadığım birçok sorun var değerli canlar.

Aslında sizlere ifade etmek istediğim konu; bütün bu sorunlar ve yapılan ayrımcılık, ötekileştirme politikalarına rağmen Aleviler ve Kürtler olarak her zaman yaptığımız gibi bu zor günlerde de bir arada durarak, ortak yaşam mücadelesini büyüterek bizleri yok sayanlara gereken cevabı vermektir. Şahsım ve içinde bulunduğum mücadele adına, bugüne kadar üzerime düşen sorumlulukları nasıl yerine getirdiysem bugünden sonrada bu bilinçle insanlarımıza yardım etmeye onlarla yan yana durmaya devam edeceğim.

Yerel yönetimleri rant kapısına çeviren iktidar partisi, depremden de mağduriyet devşirerek seçimlerde Alevilerin ve Kürtlerin iradesine saygı duymamıştır. Seçimlerde darbe yapmıştır. Kaçak ve taşıma seçmenlerle seçimlerin sonucunu değiştirmeye çalışmıştır. Deprem bölgesi olan Hatay’da seçime yapılan müdahaleler ve hileler buna açıkça ortadadır. Hatay halkının iradesi olan sevgili Can Atalay’da bunun en net örneğidir.

Halkımıza da buradan çağrıda bulunmak istiyorum:

Deprem bölgesine dair medyada gösterilen hiçbir haber doğru değil ve devlet gerçekleri insanlardan gizlemeye çalışıyor. İnsanlarımız acılarıyla baş başa bırakılmış durumda. Özellikle kırsal alanda, köylerimizde depremin etkileri hala ilk günkü gibi taze duruyor. Depremin üzerinden uzunca bir zaman geçti ancak yaralar hala sarılmadı ve insanlarımız aradan geçen zamana rağmen konteynerlerde yaşam mücadelesi veriyor. Bu canlarımızı unutmayalım ve dayanışmayı büyütelim. Devletin bunca ayrımcı politikasına karşı halklarımızın yanında olalım. Gerek Avrupa’nın bütün ülkelerinde gerekse Türkiye’nin tüm şehirlerinden birlik olarak, yardıma muhtaç olan insanlarımızın sesi olalım.

Ali Kadir TANRIVERDİ