2011 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, devlet adına Dersim halkından özür dilemişti. Bu, Türkiye tarihinde ilk kez bir başbakanın resmi bir ağızla 1937-38 Tertele’sine dair sorumluluğu kabul eden bir açıklamada bulunması açısından dikkat çekici bir adımdı. Ardından 2014 yılında CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun özrü de bu sürecin siyasi partiler düzeyinde yankı bulduğunu göstermiştir. Ancak bu tür özürler, sembolik anlamlar taşımakla birlikte, gerçek yüzleşme ve adaletin sağlanması açısından yeterli değildir.
Gerçek bir yüzleşme için devletin tüm arşivleri şeffaf bir şekilde açması, olayları tüm yönleriyle aydınlatması ve halkın adalet talebini samimiyetle karşılaması gerekmektedir. Dersim Soykırımı’nın hiçbir şekilde politik malzeme haline getirilmesine izin verilmemelidir. Bu tarihsel gerçeklik, halkın hafızasında tüm çıplaklığıyla yaşamaktadır.
Gelişmiş ve ileri toplumlar, kendi karanlık geçmişleriyle yüzleşebilen ve bu yüzleşmeyi toplumsal barışa dönüştürebilen toplumlardır. Bu nedenle, Dersim’de yaşananların üstü örtülmemeli, aksine bu karanlık dönem aydınlatılarak gelecek kuşaklara aktarılmalıdır. Dersim halkı intikam peşinde değildir. Amacımız, bir daha kimsenin ölmemesi, hiç kimsenin kimliğinden, inancından ya da dilinden ötürü ötekileştirilmemesidir.
Dersim Halkının Tarihsel Talepleri
Dersim halkı, uzun yıllardır aşağıdaki taleplerin karşılanmasını istemektedir:
•1937-38 Tertele’sinin resmen “soykırım” olarak tanınması ve TBMM’de kabul edilerek devlet düzeyinde açık bir özür dilenmesi,
•Zorla göç ettirilen ailelerin iade-i itibarı ve geride kalanların torunlarına yönelik manevi tazmin süreçlerinin başlatılması,
•Tüm resmi ve askeri arşivlerin sansürsüz şekilde kamuoyuna ve bağımsız araştırmacılara açılması,
•Dersim’deki tarihî, kültürel ve kutsal mekânların korunması, orijinal adlarının iade edilmesi,
•Zazaca/Kırmançki ve Kurmancî’nin kamusal alanda, özellikle eğitimde yaşatılması ve desteklenmesi,
•Dönemin toplu mezarlarının yerlerinin tespiti ve bu alanların birer hafıza mekânı olarak düzenlenmesi,
•Diyanet gibi merkezi kurumların Dersim’e dayattığı tekçi uygulamalara son verilmesi ve inanç özgürlüğünün tam anlamıyla tanınması.
Bu talepler, yalnızca Dersimliler için değil, Türkiye’nin demokrasi, adalet ve toplumsal barış yolculuğu için de büyük önem taşımaktadır.
Geçmişle yüzleşmeden gelecek kurulamaz. Dersim’de yaşanan acılar, tüm halkların ortak hafızasıdır ve bu hafıza doğru okunursa kardeşçe bir yaşamın kapıları aralanabilir.
Haydar ÇELİK
Dortmund Almanya