Milletvekilliği seçimleri için insanların adaylıklarını açıkladığı bir dönemdeyiz. Kentin bütün siyasetinin dedikodu ile harmanlandığı, gerçek sorunların siyasetin merkezine bir türlü giremediği günlerden geçiyoruz.

Gerçi Dersim gündemine kentin gerçek sorunlarının ön sıraya yerleşmesi nadiren görülür. Ancak yumurta kapıya dayanırsa (Uzun Çayır barajında olduğu gibi), talan ihaleler hortlarsa, ya da deprem olursa ve imar-yapı meselesi gündeme gelirse belki kamuoyu gerçekten hareketlenir.

Anlık tepki verdiğimiz ekolojik, toplumsal meseleleri bir kenara bırakırsak; kentin uzun vadeli sorunlarına ne kadar eğiliyoruz hiç düşündünüz mü?

Bizler; bireyler, sivil toplumcular, siyasi partiler, milletvekilleri bir de milletvekili aday adayları... Ne yapıyoruz, neyi yaşıyoruz hiç düşündünüz mü?

Sonuca ulaşmayan toplantılar, çözüm sunmayan uzun konuşmalar, gözle görülmeyen, elle tutulamayan planlamalar, toplumda birlik ve dayanışma ruhunu umutsuzluğa sürükleyen kısa vadeli siyasi hamleler ürettiğimizin farkında mıyız?

Ülkede sağ muhafazakâr iktidar gitmeden hiçbir şey yapılamayacağını düşünen yılların siyasetçileri, bizlere de bu hissiyatı verdiği için hepimiz elimizi kolumuzu bağlamış bekliyoruz.

“PİRO GELECEK, YOLUMUZ AÇILACAK!, PİRO GELECEK ADALET GETİRECEK!” yani bir kurtarıcı gelmese kentte dayanışma ve değiştirme ruhunu kuramayacak mıyız?

Bizim hiç mi zorlukları birlikte alt etme gücümüz yok?

İşin aslı belki de kılımızı kıpırdatacak gücümüz değil, becerimiz olmaya bilir mi?

Belki de sorulması gereken soru bu! Biz ne kadar BECERİKLİYİZ?

İnsan sahip olduğu yetileri beceriye dönüştürmediği zaman KÖRELİR. Biz Dersimliler, özellikle bu kentte yaşayanlar; yetilerimizi geliştirmek için yeterince çaba gösteriyor muyuz?

Mesela, günlerinin büyük kısmını içki masalarında-sosyal medyada geçirip, bir de saptırılmış yapay tartışmalar yaratarak mı geliştireceğiz becerilerimizi?

Bu şehirde ÖRÜMCEK AĞI işte bu sarmalın içine takılıp kalmak değil mi?

Kente vekil olmak isteyen kişilerin açıklamalarını dinliyoruz. Herkes demokrasi, adalet, liyakat, işsizlik, ekonomiden vb. bahsediyor.

Peki, kimse sormayacak mı, demokratik, adil, liyakatli bir sistem istiyorsanız, üreten, teşvik eden, dışlamayan, teknoloji ve bilime kucak açan bir düzen istiyorsanız, siz değişim için ne yapıyorsunuz? Ne yapacaksınız? Projeleriniz ne diye sormazlar mı?

Yıllardır önü alınmayan göçü engellemek için, bari milletvekili sayısının 1’e düşmemesi için ne yaptınız, diye sormazlar mı?

Mesela; Dersim’de yaşayanlara kolaylık sağlamaktansa Almancılara, büyük şehirlerde yaşayanlara satarken evleri söylediniz mi onlara ikametgâhınızı buraya aldırın diye. Bari bunu yapsaydınız demezler mi?

Mesela, gençlere yönelik neler yaptınız, yapacaksınız? Kendi çocuğunuz, akrabanız olmayan bir gence kucak açtınız mı hiç?

Kadınlar bizim başımızın tacı deyip geçmek olmuyor, kendi yaşam alanlarınızdan başlayarak kadınların en temel hakları olan kendini ifade edebilme, çalışabilme, her türlü şiddetten uzak yaşayabilmeleri için nasıl bir yaklaşım geliştirdiniz?

Dilimiz ve kültürümüzün korunması için neler yapmayı planlıyorsunuz? Halkımızın anadil talebinin yanı sıra, anayasada eşit yurttaşlık talepleriyle ilgili bugüne kadar beyan ettikleriniz neler ve mecliste ne gibi çalışmalar planlıyorsunuz?

Sokakta Dersimliler soruyor;

Önce zihinlerde başlıyorsa devrim, ÖRÜMCEK AĞI'na takılıp durduğu yerde sayanlar mı toplumsal sorunlarımıza çözüm bulacak?

Ve daha vahimi; zihnimizi ve bedenimizi tıpkı ÖRÜMCEK AĞI gibi sarmış olan tembellik ve sorumsuzluk halimizi yeni kuşaklara da bulaştırırken nasıl bu kadar rahat olabiliyoruz?

Üstüne üstlük vicdanımız da tembelliğimize boyun eğmiş durumda.

Eğer diyorsanız ki bu sorunların vicdanla ne alakası var? Onu da başka bir yazıda anlatmak isterim.

Seçimlere gelirsek... Erdoğan’ın gideceğine dair kurgumuz, ülkedeki muhalefeti öyle rehavete sürüklüyor ki daha şimdiden partiler birlik halini bırakmaya başladı.

Herkes dereyi görmeden paçaları sıvadı...

Uzmanlar, yeni sistemde ittifakların ayrı adaylarla seçime girmesinin tehlikelerine dikkat çekiyor. Ama uzmanlar, siyasetçilerin dikkatini çekemiyorlar...

Hal böyle iken, yereldeki aday adaylarından çok mu şey bekliyoruz derseniz... Hayır...

Bu halkın ve şehrin siyasi ve sosyal beklentilerini bütünen kucaklayan bir aday talep etmek çok lüks olmamalı.

ORTAK AKIL istiyoruz, herkesten öneri alan, geniş bir pencereden bakan bir aday istiyoruz.

Yeni bir şeyler denemekten korkmayan, uzlaşmayı güç kaybı görmeyen, vicdanlı bir aday istiyoruz. Demokratik ortak aklı yaratabilecek bir aday bulmak bize uzak olmamalı...

Hakkaniyetli bir seçim temennisi ile saygılarımı sunuyorum.

ÖZEN MERAL