Dersim Emek ve Demokrasi Platformu tarafından düzenlenen açıklamayı Uğur Beycan okudu.

Baraj ve HES’ler, madenler, orman yangınları, nehir boyundaki yapılaşmalar, atıkların nehirlere akıtılması gibi tahribatların Dersim için felaket anlamına geldiğini söyleyen Beycan, “Tüm bu yıkım ve gelmekte olan açık tehlikeler karşısında Dersimliler bu süreci karşılayabilecek irade ve örgütlülük düzeyinin uzağındadırlar. Nice badireleri nice bedellerle göğüsleyerek bu günlere ulaşan halk gerçekliğimiz tarihinin en ağır ve en tehlikeli süreçlerini yaşamaktadır. Doğası, toplumsal-kültürel gerçekliği kararlı biçimde hedefe konulmuş ve yıkıma uğratılıyorken yükseltilen itirazlar ve direnişler yetersiz düzeylerde kalmaktadır. Toplumsal kurumlarımız, örgütlülük biçim ve düzeylerimiz eleştirilebilir, yetersiz bulunabilir olsa da bu direniş ve itiraz cephesinin büyütülmesi ve yürütülebilmesinden her bir Dersimli sorumludur. Yaşam alanlarımızı, toplumsal varlığımızı koruma ve yaşatma mücadelesi sadece Dersim’de kalan ve kuşatma altında olan bir avuç insanımızın sorumluluğunda değildir. Her bir bireyimiz, Dersim’de, metropollerde ya da yurt dışında Dersim adına açılmış her bir kurumumuz doğrudan sorumludur. Yine halkımız içerisinde siyaset yürüten her bir siyasal çevre, duruşu ve sahiplenme, bugüne cevap olma düzeyiyle toplumsal akıbetimizden sorumlu olacaktır” dedi.

Kentteki ekolojik sorunlara dikkat çeken Beycan, “Yakıcı bir güncel mesele olan ve Dersimlinin katkısıyla gittikçe derinleşen ekolojik yıkım kültürel yıkımla da doğrudan ilişkilidir. Kültürel gerçekliğinden uzaklaşan, duygu ve anlam dünyasından koparılan bireylerimiz toplumsal kaygıları öteleyebilmekte, doğamızın tahrip edilmesinde rol alabilmektedirler. Her iki vadimiz ve bu vadilerde yer alan kutsal alanlarımızın ticarileştirilerek gasp edilmesi, halkımızın kutsallarının çiğnenerek anlam dünyasının darbelenmesi, birer çöplüğe ve meyhaneye çevrilmesi gibi acı bir durumla da karşı karşıyayız. Yine özellikle son 10 yılda Dersim’e yönelik valilik ve bazı kurumların turizm çağrısı, alt yapısı oluşturulmamış Dersim’in ekolojik toplumsal yapısına en az barajlar ve madenler kadar zarar verme boyutundadır. Koruma statüsü düşürülmüş vadilerimiz üzerinde kontrolsüz insan baskısıyla ağır ve geri dönülemez tahribatlar yaratmaktadır. Vadilerimizin koruma statüsünü en üst seviye getirilmesi, uluslararası kabul kriterlerinin gereği alt yapıların oluşturulması, aksi yaklaşımı tüm kurumlarımızla reddettiğimizi, kimliğimize inancımıza bir yönelim olarak kabul ettiğimizi bilinciyle tarihsel direniş hafızamızla daha güçlü örmeye devam edeceğiz” diye konuştu.

Bireylerin ekonomik kaygı ve ihtiyaçlarının farkında olduklarını söyleyen Beycan, “Bireylerimizin ekonomik kaygı ve ihtiyaçlarının farkında olmakla beraber, kutsal alanlarımız ticari mekanlara çevrilemez ve bu art niyetli, bilinçli politikaya ortak olunamaz, bu alanlar çöplüğe çevrilemez. Toplumsal değerlerini çiğneten, buna ortak olan bir halk çöküşü yaşar ve kendini yaşatamaz. Ayrıca vadilerde piknik ve yüzmeye müsait neredeyse tüm alanları ticari işletmelere dönüştürerek adeta halka kapatmak kabul edilir değildir. Ayrıca bu işletmelerin çöpü ve atık suları hem vadiler de hem de nehirlerimiz de ciddi bir kirliliğe yol açmaktadır.

Toplumsal akıbetimiz ve doğamız söz konusuysa bireysel akıbetlerimiz tali planda kalmalı, soruna uygun çözümler geliştirilmelidir.

Yine ağır bir problem olarak her iki nehrimiz neredeyse kaynağından başlanarak kirletilmektedir. Gerek Ovacık, gerekse Pülümür ilçelerimizin, vadiler boyunca mevcut olan karakol ve işletmelerin atık suları nehirlerimize deşarj edilmektedir. Yaşam alanlarımız ve kültürel-toplumsal varlığımız bir birinden bağımsız değildir. Korunmaları ve yaşatılmaları boyutu bütünlüklü bir meseledir. Bu ilçe belediyelerimizin bütçesi arıtma tesislerine el vermiyorsa, bir proje dahilinde tüm halkımıza çağrılar yapılarak, çeşitli organizasyonlarla kaynak yaratarak çözüme kavuşturulmalı, başta yerel yönetimlerimiz olmak üzere STÖ’lerimiz de bu konuda inisiyatif almalıdır.

Dersim adına açılmış tüm kurumlarımız çalışmalarının odağına Dersim’i koymalı, ekolojik ve toplumsal meselelerde duyarlı olmalıdır. Her yıl, başta vadilerimize giderek nimetlerinden faydalanan yüz binlerce Dersimliye ve dostlarımıza çağrıda bulunmak istiyoruz. Öncelikle kurumlarımızı sahiplenelim ve çağrılarına cevap olarak gereğinde alanları dolduralım. Vadilerimizi ve sularımızı kirletmeyelim, buna izin vermeyelim. Bu kadarı en sıradan insani görev ve tutumdur” şeklinde konuştu.