Kadın olmak zor demek az gibi geliyor. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte kadınlara birçok haklar verilmiş tam 100 yıl önce. Fakat topluma baktığımızda bu haklar, kullandırılmamıştır. Çünkü kadınlar çoğunlukla erkeğin gerisinde bırakılmış.

Ülkemizdeki ataerkil sistem, cinsiyet eşitsizlikleri sebebiyle kadınlar hayatın hemen her alanında arka planda kalmışlardır. Yani kadınlar eğitimden istihdama, ülke yönetimi ve her alanda ayrımcılığa uğramışlardır.

Yüzyıllardır kadınlara kullandırılmayan/verilmeyen haklar sebebiyle kadınlar, erkeklere bir türlü yetişemediler. Şu an toplumda yaşadığımız tecrübeler gösteriyor ki bu aranın kapanması çok da mümkün görünmüyor. Kadın olarak doğuyorsak hayata 1-0 mağlup başlıyoruz. Oysaki biz kadınların da karar alma mekanizmalarında eşitlikle temsil edilmesi bir insan hakkı olduğu kadar demokrasinin de özüdür. Ülkelerin, toplumların kalkınabilmesi için kadınlara her alanda pozitif ayrımcılık yapılmalıdır. Ta ki kadın ile erkek arasındaki denge eşitliğine erişilinceye kadar. Bu prensibin önemini ancak şu şekilde anlatabiliriz. Kadın, doğurandır. Toplumun geleceğini bırakacağımız çocukları yetiştiren ve hayata hazırlayan en önemli kişidir. Çocuklara değerleri öğretendir. Kadının önemi, toplumun geleceğindeki katkıları anlatılamayacak kadar çoktur. Bu sebeplerle kadının eğitimsiz bırakıldığı, ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüğü toplumların geleceği tehlike altındadır.

Kendi doğduğum toprak olan Dersim’e bakarsak yakın zamana kadar kadınlar her alanda erkeğin gölgesinde bırakılmışlar. Birçoğu da yaşadıkları köylerde okul olmaması sebebiyle hiç okula gönderilmemiş, evde hizmet etmiş, hayvan gütmüş, çok erken yaşlarda münasip görülen kişilerle evlendirilmişler. Bu sadece benim yöreme de ait bir durum değil. Bizim coğrafyadaki kadınların kaderi bu olmuş. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da birçok kadın aynı kaderi paylaşıyor. Eğitim fırsatı verilmemiş kadınların kaderi, evlenmeden önce babasına, evlendikten sonra da kocasının iki dudağı arasında.

Ülkemdeki kadın cinayetleri de zaten bunun uzantısı. Kadınlar, bir insan olarak değil de bir mal olarak görülmekte. Namus cinayetleri altında birçok hemcinsim, aile bireyleri, eşleri ya da eski eşleri tarafından öldürülüyor. Çoğu zaman etek giydiği için, pantolon giydiği için ya da kendi başına bir hayat kurmaya çalıştığı için öldürülüyor kadınlar.

Bir kadının namusunu korumak neden bir erkeğin işi olsun ki? Namus nedir? Bizim kültürümüzde namus cinsel ahlakla ilişkilendirilen bir kavram. Erkek kadını kendi malı gibi gördüğünden beğenmediği davranışta bulunan kadını gözünü kırpmadan öldürebiliyor.

Eğitimsiz bıraktığımız kadınların, aile bütçelerine katkıda bulunabilmeleri için onların becerilerine göre yerel toplum örgütleri istihdam oluşturmalı, bunu da bölgelerde bulunan ticaret odaları ve devlet kurumları desteklemelidir. Şunu gördüm ki her kadının kendince bir becerisi var. Onlara da istihdam sağlanmalı. Ekonomik özgürlüklerini kazanan kadınlar, aile içinde söz söyleme hakkına da sahip olabilirler. Son Dersim ziyaretimde gördüm ki orada eğitimini tamamlamış birçok genç arkadaşım var ancak iş imkânları olmadığı için çalışamıyorlar. Belki de bu insanları örgütleyip onların bilgilerinden yararlanılabilir. Bu zeki ve parlak gençleri bir araya getirip neler yapılabileceği düşünülebilir.

 

NURCAN GEZER