Bir gün köyde evimin bahçesinde birkaç dostumla birlikte otururken, sabahtan beridir kulaklarımı tırmalayan bir kırıcı sesi (iş makinası) uzaktan hep dikkatimi çekmişti. Arkadaşlarıma, bu kırıcı orada ne iş yapıyor diye sordum. Dediler ki, asma köprünün (ahşap) yanı başındaki kayaları kırıp, Tunceli İl Özel İdaresi’nin Munzur Irmağı’nın hemen karşı kıyısında yapmış olduğu tesislere otopark alanı açıyor. Merakımı gideremedim, hemen ikinci günü sabahleyin kalkıp olay yerine gittim. Olay yeri evime, yani kaldığım Güneykonak Köyü’ne 1 km’ye yakın mesafede olup köy sınırları içinde kalmaktadır.

Manzarayı görünce dayanamadım hemen olup biteni videoya aldım. Olay tam bir doğa katliamı. Burnumuzun dibinde, Ovacık merkeze 5 km mesafede bir mesire yeri, aynı zamanda birkaç köyün hayvanlarının otlak ve mera alanı olarak kullanılıyordu. Ayrıca bahar aylarında (Nisan, Mayıs, kısmen Haziran) doğanın yeşermesiyle birlikte akla gelebilecek her türde bitkinin yetiştiği bir otantik bahçe. Köy insanları burada yetişen bitkilerin bir kısmını mutfaklarına taşıyarak ekonomilerine destek sağlıyorlardı.

Asma köprü, yıllardan beridir Munzur Irmağı üzerinde yapılmış olup, Güneykonak Köyü ile hemen karşı yakada yakın mesafede (3-4 km) olan Yaylagünü Köyü ile civar mezralarda oturan vatandaşların ulaşımını sağlayan önemli bir geçiş noktasıdır. Özellikle Yaylagünü köylüleri, motorlu taşıtların olmamasından dolayı ilçeyle olan ilişkilerini yaya olarak bu köprüyü kullanarak yapmaktadırlar. Daha da önemlisi Yaylagünü Köyü’nde bazı yurttaşların Güneykonak Köyü’nde arazileri mevcut olup, zaman zaman bu köye hayvanlarını getirmekteydiler.

Şimdi bu ahşap köprü bu işlevini yitirmiş durumda. Çünkü bu köprünün hemen ayağında yukarıda bahsettiğim 10’larca dönüm yeşil alanı, Tunceli İl Özel İdaresi sosyal tesisler adı altında yapılaşmaya açarak etrafını duvar ve tel örgülerle çevirmiş oldu. Yani civarda oturan ahalinin (halkın) bu köprüyü kullanma imkânı ortadan kaldırılmış olacak.

Bahsettiğim yer, aynı zamanda bir doğa harikası, Munzur Havzası’nın başlangıç noktası demek pekâlâ mümkün. Munzur Vadisi’nin Ovacık Ovası’na açılan ağzı gibi düşünelim. Ufak tefek yükseklikteki ormanlık tepelerin arasında durgun akan Munzur Irmağını izlemek, kıyısında oturup 5 dakikada olsa dinlenmek ayrı bir keyif ve yaşama heyecanı verir insana.

Sen bir devlet kurumu olarak (Tunceli İl Özel İdaresi) bütün insanlığın ortak malı olan bu güzelim doğa parçasını koruma altına alıp, herkesin yaralanabileceği şu anki mevcut ortamı daha da işlevsel kılman gerekirken. Kalkmış bu doğa parçasını tahrip ederek bir avuç insanın yararlanabileceği bir ortama dönüştürüyorsun.

Munzur Havzası birkaç yıldan beridir irili ufaklı sosyal tesisler adı altında yapılaşma ve yağmaya dönüşmüş durumdadır. Bu tesislerin işletme ruhsatlarının olup olmadığı bilinmemekte, hatta evsel ve katı atıkların direk Munzur’a akıtıldığına dair yaygın iddialar mevcut. Şimdi bile Munzur’un yatağından küçücük yosun adacıkların oluştuğunu görebiliyoruz. Eğer bu kirliliğin önüne geçilmezse, birkaç 10 yıl içinde Munzur Irmağı balçığa dönüşebilir. O zaman Ovacık bugünkü doğal güzelliğini yitirmiş olacaktır.

Bizler yöre insanları olarak, bu kötü niyetli girişimcilerin Munzur Havzasını kirletmelerine izin vermemeliyiz. İdari bürokrasinin bu konuda duyarsız olduğunu ve hatta yer yer teşvik edercesine keyfi tutumlar içinde olduklarını maalesef görebiliyoruz. O zaman bu sorumluluk biz yöre insanlarına, yöre derneklerine, Munzur Çevre Kurulu’na, Dersim Dernekleri Federasyonu gibi kuruluş ve demokratik yapılanmalarla birlikte, demokratik siyasi hareketler ve partilerin hep birlikte tutum almasıyla, tüm bu olumsuz ve kötü niyetli girişimleri önleyebiliriz. Yeter ki bu konuda herkes istekli ve duyarlı olsun.

Muzaffer YALLI

muzyalli@gmail.com