Munzur Üniversitesi, kurulduğu günden beri sürekli bir takım iddiaların muhatabı oldu. Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan son örnekten de anlaşılacağı gibi öğrencilere, bizzat bazı üniversite hocalarınca gerçekleştirilen taciz iddiaları bunların başında geliyor. Unutanlar olabilir diye hatırlatayım. Bu çirkef iddialardan ilki bir erkek hocanın derslerden geçirme koşuluyla yine erkek öğrencilerle ilişkiye girdiği 2014 tarihine ait.

Sonrası malumunuz. Belirli aralıklarla basına da yansıdığı gibi üniversitede taciz iddiaları durmak bilmedi. Bunlardan şaşırtıcı bir tanesi de aynı üniversitedeki bir öğretim görevlisinin öğrencisine karşı gerçekleştirdiği cinsel içerikli görüntülerinin YouTube kanalına yansıması oldu ki o görüntüler de soruşturması da çok hızlı bir şekilde ortadan kaldırıp, kapatıldı. Şimdiki son iddia ise D. K. adlı bir öğretim üyesinin kız öğrencilere yönelik tacizi. Üstelik bu doğrudan taciz hikayeleri geçtiğimiz yıllarda da sık sık basında yer buldu. Bizler de bunların hepsini basın ve şehirdeki konuşmalar vesilesiyle öğrendik. Doğru ya da yanlış ama böyle iddiaların sürekli gündemde olması bile bir kamu kurumu ve üstelik "bilim yuvasına" yönelik güvenirliği zedeliyor.

Ne üzücü bir tablo! Oysaki üniversiteler bunlarla değil bilim alanında gösterdikleri başarılarla anılmalı.

Munzur Üniversitesi, yıllardır sadece bu tür örneklerle de anılmıyor. Şehre getirdiği bir diğer olumsuzluk da öğrenci yurtları önünde geceleri biriken yabancı plaka erkek yığınlarının "trafik yoğunluğu." Bunu idareciler de anlamış olmalı ki buralarda sürekli bir polis devriyesi görüyoruz. Ama halk çok endişeli ve bu çirkin görüntülerin bir gün çocuklarına da ulaşmasından tedirgin.

Anlayacağınız geçmişte bu gibi olaylarla anılmayan kentimiz artık eski günlerini mumla arıyor. Çünkü üniversite şehre olumlu anlamda tek bir faydada bulunmazken getirdiği bu gibi olumsuzluklarla da ne yazık ki şehrin dokusunu bozuyor. Oysaki kuruluşunu Tunceli halkı nasıl da olumlu karşılamış ve şehre sunacağı faydalar üzerine sevinmişti.

Eleştiri konusu bir diğer konu da üniversitenin rektörlerinden öğretim elemanlarına kadar belirli siyasi çevrelere mensup Elazığlıların yoğunlukta ve arka bahçesi haline gelmesi. Ama ne yazıkki ilkin buna ses edenler nedense ağızlarına çalınan bir kaşık baldan olsa gerek seslerini sonradan kesiyorlar. Ama şehir halkı bu gerçeğin çok iyi farkında ve takipçisi. Ayrıca Alevi bir kente bir Tuncelilinin rektör olarak atanmasının çok görüldüğünü de biliyor ve anlıyoruz!

Ama durun! Üniversitenin yarattığı tahribat sadece bunlarla sınırlı değil. Çünkü kentteki son duyumlara göre okuldaki bazı Tuncelili personellerin mobinge uğradığı, görev yerlerinin değiştirildiği ve Tuncelili daire başkanlarıyla özel olarak uğraşıldığı da iddialar arasında. Eğer doğru ise onların da seslerini hukuki olarak yükseltmeleri gerekmiyor mu?

Gündemdeki bir diğer olayda yine aynı üniversitenin çeşitli kurumlarla beraber bölgedeki Alevi inancı ve kimliğini değiştirmedeki rolü. En son yapılan Anadolu'nun Horasan'ı Tunceli Sempozyumu bu şüpheleri iyice arttırdı.

Onlara da gelecek yazımızda değineceğiz. Beklemede kalın...

(AŞİLİN TOPUĞU)