Her dil bir dünyadır ve bu dünya muazzam çeşitlilik ile zenginlikleri bağrında zamanı ve mekanı aşan bir biçimde üretir.
Her dil konuşulduğu toplumun, kullanıcı toplumun karakterini yansıtır ve dahası o topluma karakterini ve de biçimini verir.
Ana dil toplumun kendisine sağlam bir ruh, içerik, biçim, derinlik ve çeşitlilik edindirir.
Her ana dil bir toplumun yaşam evreni ve yaşamsal dünyasını kendi özünde barındırır.
Ana dil ölürse toplumun kendisi de süreçte ölerek tarih sahnesinden silinir.
Zira o toplumun yaşam evreni yani maddi-manevi canlı yaşamını kendi özünde üretip, taşıyan yegane kaynağın kendisi ölmüştür.
Belki bu temel sebeptendir; Dêsim’in büyük ozanı, şairi ve filozofu Say Qaji bunu en iyi, en çarpıcı şekilde kendi dörtlüğünde özetlemiştir…
“Her vas koka xo ser rewêno
Her thayr zonê xo de vanêno
Uyo ke aslê xo inkar keno
Toz erzeno reca xo sono“
Her ot kendi kökü üzerine biter
Her kuş kendi diliyle öter
Her kimki aslını inkar ediyorsa
Varlığının izine toz atıp örterek gider
Büyük Ozanımızın dizelerinde ifade edildiği gibi ana dil bireyin ve ait olduğu toplumunun maddi ve manevi varlığının aynasıdır.
Bu aynada birey en yalın, en direkt, en doğru, dolaysız ve en çarpıcı bir şekilde kendi toplumsal hakikatinin çıplak gerçekliğini bütün yönleriyle, karakteristik özellikleriyle görme, duyma, tanımlama imkanlarını bulabilir ancak.
Bu bakımdan ana dili sıradan, basit bir özellik yada çokta önemli olmayan bir şeymişçesine geçiştirmek büyük bir yanılgı ve kayıptır.
Hele ki bütün toplumsal yaşamı, fonksiyonel yapısı, inanç ile sosyalitesi, kültürel formu ve toplumsal tarihi bu ana dile içkinse.
Ve bu açıdan özellikle bizimkisi gibi toplumsal yapılar için düşündüğümüzde; ana dile bu tarz yüzeysel bir yaklaşım korkunç bir yıkım ve kayıp demektir.
Üstelik bunu bugünlerde acı bir şekilde deneyimlemiş, bu yönde bir toplumsal varlık ve de özellik gösterdiğimizi göz önüne aldığımızda sanırım daha bir ciddiyetle ana dil sorunsalına yaklaşmamız gerekmektedir.
Ana dilimiz Zazaca yerel tanımlarıyla birlikte tarihsel, sosyal, kültürel, edebi, folklorik ve kolektif hafıza bakımından büyük bir zenginlik, çeşitlilik, renk ahengi içermektedir.
Bunu en bariz olarak sözlü edebiyatımızın güçlü içeriğinden, biçimsel yapısından tutalım da toplumsal olay ve olguların sosyal durumların tarihsel kolektif anlatımların özellikle eski kuşaklarda çok canlı, akışkan ve kusursuz bir şekilde görmekteyiz.
Ha keza oldukça yüklü bilgelik özellikleriyle eski kuşaklarımızın çoğunluğunda somut bir şekilde gördüğümüz filozofik özellikleri itibariyle ana dilimizin bu bakımdan da son derece kendisine özü ve zengin bir forma sahip olduğunun ispatıdır.
Burada saymakla bitiremeyeceğimiz ana dilimiz Zazaca’ya içkin özellikleri, yapısallaşmış özgün nitelikleriyle birlikte son derece zengin çeşitlilikte bir forma sahip olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.
Böylesi bir dil bir toplumsal yapının temel zenginlik kaynağını oluşturur diyebiliriz.
Lakin bizim coğrafyamızdaki mevcut rejimin sorunlu tekçi kurucu paradigması ve uygulamaları neticesinde böylesi toplumsal zenginlik rezervleri maalesef yok olmakla karşı karşıya getirilmiştir.
Bu çağda böylesi bir dünyada hala coğrafyamızdaki siyasi ve hukuki yapılardan kaynaklı ana dil yasakları, temel demokratik haklarından mahrumiyet söz konusudur.
Bu anlayış, zihniyet ve uygulamaları neticesinde ana dilimiz Zazaca başta olmak üzere birçok dil hala yasaklı ve anayasal güvence ile demokratik temel haklarından mahrum bırakılmaktadır.
Ve maalesef bu durumun ağır faturasını Zazaca ve benzeri koşullardaki ana diller ödemekteler.
Elbetteki tabiatıyla bu dili konuşan toplumun kendisi de en ağır şekilde bu faturayı ödemek zorunda bırakılmaktadır.
Bugün Zazaca ana dilini konuşan Zaza toplumunun yeni nesilleri ana dilden mahrum büyüyerek kendi toplumsal yapılarına, kültürlerine, sosyal ve tarihsel değerlerine yabancı büyümek durumunda kalarak, zorba bir toplumsal asimilasyon kıskancında eritilmekteler diyebiliriz.
Bu duruma bağlı olarak Zaza toplumunda toplumsal yapısında ciddi bir çözülme ve çoklu bir asimilasyon kaçınılmaz olmaktadır.
Zira Zaza toplumu kendi ana dilinin sağladığı toplumsal yaşam evreninden, kültürel varlık dünyasından yasaklı ve ağır katı sürgün koşullarına mahkum edilmektedir.
Bu ağır ölümcül sürgün koşullarına son vermenin ilk temel yolu Zaza toplumunun örgütlü bir toplumsal yapıya dönüştürülerek kendi temel demokratik toplumsal haklarını, politik taleplerini etkili ve efektif bir şekilde güçlü aksiyonlarla hayata geçirmesinden geçmektedir.
Bununla birlikte coğrafyamızda gerçek bir demokratik toplumsal dönüşüme kapıyı aralamak için ana dilin temel demokratik, hukuki haklarının anayasal temelde sağlanmasıdır.
Yani Zazaca ana dilde temel eğitim hakkı olmak üzere gerekli anayasal demokratik hukuki düzenlemeler ve bağlayıcı siyasi reformların yapılmasıdır diyebiliriz.
Bu demokratik siyasi ve anayasal reformlara sadece Zazaların, ana dilimiz Zazaca’nın değil, Türkiye ve toplumu son derece yakıcı bir şekilde ihtiyaç duymaktadır.
Zira coğrafyamızda gerçek bir demokratik toplumsal dönüşüm ancak tam hak eşitliğine dayalı her kesimin kendisini hiçbir kısıtlamaya, baskılanmaya uğramadan kendi örgütlü demokratik temsiliyetleriyle, toplumsal talepleriyle buldukları gerçek katılımcı, çoğulcu bir demokrasiden ve bunun yeni anayasal sözleşmesinden geçmektedir.
Bunun olmadığı yerde ne bir demokratik toplumsal dönüşüm, ne bir sosyal, ekonomik, hukuki adalet nede gerçek bir demokrasi varlık bulabilir.
Aksine toplumsal çatışma, eşitsizlik ve bu yönlü yoğun çelişkilerin girdabında coğrafyamız bir diller, kültürler ve toplumsal zenginliklerin maalesef acımasızca harcandığı dahası baykuşların tüneyerek acı acı öttükleri bir kültürler mezarlığına daha çok dönüşecektir.
Ana dil temel bir insan hakkıdır hiçbir despotik güç bunu değiştiremez dahası engelleyemez de.
Bu berrak kavrayışla şunu açık gür bir sesle bütün platformlarda ifade ederek; Zazaca benim ana dilim ve temel insan hakkım, ana dilde temel düzeyde eğitim olmak ile birlikte ana dilde eğitimin bütün anayasal hakları toplumsal demokratik insani meşru talebimdir diyebilmemiz gerekiyor.
Ana dilimiz Zazaca’ya sahip çık-çıkalım.!
Bu temel meşru demokratik insani hakkımız olan ana dil hakkımızı örgütlü bir şekilde talep ederek anayasal güvenceye ve işlevsel bir şekilde pratikte uygulanmaya kavuşuncaya kadar demokratik örgütlü mücadeleye katılalım, enerji ve güç katalım.
Özellikle bugün için ana dilimiz Zazaca’ya sahip çıkmanın birincil yolu ana dil Zazaca için 5,6,7 ve 8’çi sınıfların seçmeli derslerini Zazaca seçmek ve seçtirmeye güçlü bir şekilde katkı yapmaktır.
Bu şekilde güçlü bir ana dil motivasyonu ile başta kendi çocuklarımız için seçmeli dil hakkını seçmek üzere bütün çevremizde bu yönlü telkin ve teşvikte bulunmamız olmazsa olmazdır.
Gene bu amaçla kendi kişisel sosyal medya hesaplarımız olmak üzere bütün kitle iletişim araçlarını en etkili bir şekilde kullanarak bunu örgütlü bir toplumsal hareket, bilince ve duyarlılığa dönüştürmek için içten bir çaba sarf etmemiz gerekli ve de belirleyici olacaktır.
Unutmayalım ana dilimiz Zazaca bizim toplumsal yaşam evrenimiz, maddi ve manevi envaı çeşitliliğiyle yaşamsal dünyamızdır.
Toplumsal yaşam evrenimize, ana dilimiz Zazaca’ya sahip çık-çıkalım.!
Ali Haydar Çatakçin