Derinlemesine analiz edildiğinde DEM hariç CHP’nin ya da muhalefetin zaferi şeklinde değerlendirilen 31 Mart 2024 yerel seçim sonuçları pek de öyle olmadığı görülür. Seçmenin CHP’ye yönlenişi, Z kuşağı olarak tabir edilen grubun eski dönemlerdeki seçmenler gibi gözü kapalı bir zihniyete sahip olmayan, farkındalıklarıyla 20 yılı aşkın süredir hüküm süren AKP hükümetine karşı bir ses çıkartmak istemesi, gençlerin gelecek kaygıları, ekonominin kötü gidişatı gibi durumlar mevcutken, CHP için bir başarı öyküsü şeklinde okunması mümkün görünmemekte. Esasında istisnalar hariç tüm belediyeler yerelde sorun çözme yerine, kendileri birer sorun kaynağı durumuna geldiklerinin farkında değiller. Nitekim yerelde bozulan toplumsal doku bir yana, yıllık harcama kalemleri ve borçlanma miktarı ile üretilen mal ve hizmetler arasındaki farkın büyülüğü olayı açıklaması bakımından yeter de artar bile. Diğer taraftan daha makama oturmadan mazeret üreten yeni seçilmişler, bir gün öncesine söylem ve verdikleri vaatleri unutmuşçasına, galiba neden, nasıl ve niçin seçildiklerinin ve geldikleri makamın kendilerine yüklediği sorumluluğun farkında değilmiş gibi ölü numarasına yatışları ayrıca bir sorun. Zaten önceki dönemlerde ve şimdilerde daha yeni seçilen belediye başkanları ve belediye encümeni ile il genel meclis üyelerinin yüzde neredeyse 90’ının yerel yönetimlerin ne olduğu ve kamu örgüt yapısı içindeki yer ve öneminin bilincinde oldukları kuşkulu. Dolayısıyla demokrasi, özerklik, katılımcılık, mahalli ve müşterek ihtiyaçların halka en yakın birimlerce karşılanması yönleriyle yerel yönetimlerin Batı’da sınıf atlamasına karşılık, bizde tekrarına kalmaları bir yana; gelenin gideni arattığı bir arena durumuna gelmeleri, levye ve keser alıp sökülen kapıların aslında bir daha açılmamak üzere halkın yüzüne kapatılmalarının kaçınılmazlığı da bundandır. Dolayısıyla belediyelerin başarı ya da başarısızlıkları 31 Mart yerel seçim sonuçlarını belirleyen ana argümanlar olmamakta. Halkın her halinden ciddi bir arayış içinde olduğu şeklinde okunmak gerekir.
Sonuç olarak, tüm zamanlarda kamu yönetiminin daha etkili ve verimli işleyebilmesi amacıyla oluşturulan yerel yönetimler ve öne çıkan belediyeler kendilerinden beklenen mal ve hizmet üretimini ve halka sunumu ve demokratikleşmeye katkı noktasında yetersiz kalmış ve kalmaktadırlar. Belediyelerin bu haliyle korunmaları yerine, mutlaka yeniden yapılandırılmaları gerekmektedir. Aksi durumda denilebilir ki; filler tepinmeye, yerelde bizler ezilmeye devam etmiş oluruz.
Diğer tarafta 31 Mart 2024 yerel seçim sonuçları, gençlerin gelecek kaygısı, üniversite bitirmiş gençlerin market zincirinde çalışmaya mecbur bıraktırılmış sisteme karşı, her geçen gün dükkanlarını kapatan esnafın, yoksulluk sınırı altındaki hanelerin, atanmayı bekleyen öğretmenlerin ve belediyelerde dönen tüm usulsüzlüklere bir ses çıkartma ve farkındalık göstergesi ülke geneli genel siyasetine, merkez-yerel çekişmesine ve oradan da yeni siyasal gelişmelere kaçınılmaz etkileri olacaktır. Bu durum sonuçları itibarı ile gelen günlerde kaçınılmaz olarak görülecektir.
Her şey yaşanabilir bir Türkiye için.!
Sorun üreten değil, sorun çözen belediyecilik.
Herkese ve her kesime güzellikler dileklerimle...!