İnsanlar arası ihtilafları gidermenin Türkçe’deki medeni adı hukuk. Hukuk, etimolojik köken itibarı ile haklar, gerçekler anlamına geliyor. Yani hukuk, hakları, gerçekleri tanımlama yöntemi, uygulaması.
Hakların, gerçeklerin neler olduğunu çocuklara masallar, destanlar ile öğretiyoruz, haksızı, yalanı, iyiyi ve kötüyü. Rüştüne ermiş insanlar için hukuk, suçluyu bulma, cezalandırma, haksızlığa uğrayan mağdura hakkını verme yolu. İnsanın medeniyet yolculuğu en geçerli hak yoluna ‚evrensel hukuk’ demiş. Evrensel hukuk ise öldürmeyi, idam cezasını reddediyor ve kötünün, suçlunun toplumdan uzak tutulmasını ve hukuki terbiye görmesini öneriyor.
Medeniyet tarihinde hukuku tanımlayan iki olgu var, biri iktidar sistemi, biri de kurumlaşmış din kültürü. Bu iki kaynak tarihte kimi zaman kurumsal olarak birleşmiş, kimi zaman ise birbiri ile hakimiyet kavgasına girmiş ve hakim olan, insanlığa ya kılıcı, cihadı, ya engizisyonu, ya da giyotini bahşetmiş. Oysa medeni hukuk ‚ idam bir ceza değil’, hak, gerçekler doğruluğunu kanıtlamalı ve korumalı’ diyor. Çünkü ölüm hakları ve gerçeği, yani hayatı, yani herşeyi bitirme fermanı.
Dersimli Kırmançlar kendi dillerinde tanrıya ‚ "haq" der ve tartışmalı bir durumda, karşısındaki haklı olduğunda‚ haqa to esta ‚ ‚hakkın var/haklısın’ diye ifade ederlerdi. Yani ‚haq=hukuk, tanrı=hukuk/adalet.. Bu ifadelerin modern dil felsefesi mantığına tercümesi: tanrı=hukuk (tanrı=haklar ve gerçekler). Bu ‚ haq’ da eksik olan‚ kılıç, cihad, engizisyon ve giyotin.
Dersimliler haq yoluna "iqrar" derlerdi, yani kararlaştırma, yani birlikte karar verme, karar birliği, yani demokrasi. Ve Dersimliler’de sevgi iqrar, komşu iqrar, talip, pir iqrar idi. Ve hatta ‚ Ya haq oli, to vırende hometa xore be comerdiye, , theyr u turi re, mılçıka werte bıri re, kamo ke thengiedero, verende ine re derman bıde, roştiye peda kere, badena ki, kose ju de mare, ‚ Ya haq, önce muhtaç olanlarına, doğadaki canlılarına, ormandaki kuşuna, darlık çekene, önce onlara derman, ışık ver, sonra da bir köşede bize’, diye dua ederek darda olan her canlının hakkını iqrar bilirlerdi. Yani önce doğa hakkı, canlı hakkı, en sonunda da biz insanların hakkı, derlerdi. Ve haq’a bir yol da biçer‚ ya haq , ğezeve to ke esto, ğezna to de bımano, to neqiye mara dürri bere’ Ya haq, kusura itirazın/sitemin varsa haznende sakla, kötülüğü/cezayı bizden uzak tut’, derlerdi.
Bu nedenle mi ki, ikrar kültürü haksızı dışlar ama, ölüm fermanını bilmezdi.
Cem Dersimliler’ in divanıdır. Bu nedenle ‚ her haq’ını,hukukunu cemde, divanda ararlardı. Cem ‚ bir araya gelme’ dir, yani birliği savunma, birlikte karar verme. Dersimli sabah kalktığında güneşe selam verir, iqrar eder, akşam aya saygısını dile getirir, dua eder, suyu, ağacı, taşı ziyaret eyler, toprağa ‚teberık’ der kutsal bilir, yani insanı, canlı cansız doğasıyla, bir görür, canlı cansız hayatı ‚haq’ın, hukukun birliği sayardı. Dersimliler cemlerine, bu birlik iradesiyle, lokmasını, meyvesini ve derdini getirir, divanda dara çekilir, haq’ına düşeni iqrar kabul ederdi ve pirler haq divanını iqrar haq’ının edep, erkanıyla tartar, ceme haq’ın, iqrarın birliğini kabul etmeyenleri almaz, onları, iqrar hukuku için, cem’ in, birliğin dışında görürlerdi. Ama pirler iqrarı kabul etmeyenlere dahi ne ölüm fermanı, ne kılıç, ne de giyotini ‚haq’ eylerdi.
Evrensel hukuk, yani haq’ ın, yani hakların, gerçeklerin birliğini, canlı cansız tüm dünya için geçerliliğini öngörüyor. Bu değerlerin geçerliliğini birlikte karar vermeye, yani iqrar’a, yani demokrasiye bağlıyor, birlik hukukunun, yani ‚haq’ın kabulünü de birliğin varlığına, yani cem’e bağlıyor.
Evrensel Hukuk: ‚haq’, demokrasi: iqrar, canlı cansız hayat: cem, deyip, gerçekler demine‚ “ondört bin yıl gezdik, pervanelikte”.