Dersim Son Dakika Haber - Dersim Ekspres Gazetesi
HV
03 MAYIS Cuma 03:33

HANGİ CUMHURİYET?

Çetin Düzce
Çetin Düzce
Giriş Tarihi : 28-10-2023 10:39

Birkaç gündür özellikle sosyal medyada ve yazılı ve görsel basında Türkiye cumhuriyetinin kuruluşunun 100. yılı ile paylaşımlar konuşmalar yazılmalar çizilmeler yapılmaktadır

Cumhuriyet, siyasi gücün halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı bir devlet yönetim şeklidir…

Bilindiği üzere 600 yıllık Osmanlı hanedanlığının hüküm sürdüğü Anadolu, birinci emperyalist paylaşım savaşı sonrası Mondros mütarekesi sonrası itilaf devletleri ve onların uydusu Yunanistan tarafından işgal edilir. Bu işgale karşı Mustafa Kemal ve arkadaşlarının öncülüğünde, Anadolu halklarının verdiği mücadele ve Sovyetler Birliği lideri Lenin’in yardımıyla ülke bağımsızlığını kazanır ve akabinde cumhuriyet ilan edilir.

Edilir edilmesine fakat bu yeni rejimin getirmiş oldukları uygulamaların padişahın ve halifenin tebaası olan ve bunu içselleştiren halka anlatmak ve kabul ettirmek çok zor bir durum olur Anadolu o yıllarda yaklaşık 13 milyon nüfusa sahip geri kalmış, feodal yapının bütün ağılığının hissedildiği bir tarım ülkesidir. Köylü nüfusun yüzde 1’i, kullanılabilir arazinin yüzde 39,4’ne sahiptir. Orta ve küçük toprak sahiplerinden oluşan yüzde 4 nüfus bu arazilerin yüzde 26,2 sini geri kalan yüzde 95 köylü nüfusun payına düşen ise 34,5 Endüstri yok denilecek kadar zayıf manüfaktür (elle yapılan üretim) İzmir ve İstanbul civarında yapılmaktaydı.

Nüfusun okuma yazma oranı yüzde 2’ye tekabül ediyordu. Bütün bunların olumsuzluklarına rağmen Mustafa Kemal’in de 10. Yıl nutkunda belirttiği gibi az zamanda çok büyük başarılara el atılıyor ancak 1929 Dünya ekonomik krizi ülkemizde de etkisini gösteriyor ve ardından gelen ikinci emperyalist paylaşım savaşı ve Avrupa’da yayılan faşizmin etkisiyle özellikle siyasal ve demokratik ortam tek parti anlayışı ile ülkede demokrasinin D’sinin esamesi okunmuyor. İlerleyen süreçte bu rejime kimsesizlerin kimsesi olan cumhuriyet dense de uygulamalar bunun öyle olmadığını tarihsel sürece bakınca bize gösteriyor.

İkinci paylaşım savaşı'nın olağanüstü koşulları gereği 1942 yılında çıkarılan varlık vergisi ile azınlıklara getirilen ağır müeyyideler ile sermayenin el değiştirmesi sağlanıyor yine İthal İkameci ekonomi politikaları ile kimi sanayici ve ticaret erbabı kayrılıyor. 1946 çok partili hayata geçilmiş olunsa da bu ülkede siyasi alan solculara sosyalistlere ve komünistlere, yine azınlıklar başta olmak üzere Alevilere sürekli kapalı tutuluyor onlara düşen katledilme, tutuklanma ve kaybettirilme oluyor bu bazen, Sabahattin Ali ile bazen Dersim’de, bazen Maraş’ ta katliamla, bazen Ahmet Arif’in 33 kurşununda yoksul Kürt köylülerinin kurşuna dizilmesiyle, bazen 1 Mayıs Taksimde işçilere, bazen Sivas’ta bazen Gazi’de bazen katletmekle, Doğuda ve Güneydoğu’da olduğu gibi 17 bin Faili Meçhullerle oluyor.

Bu ülkede yaşayanların ana dilleriyle okuma hakkını engelleniyor yada anadilini konuşma yada türkü söylemede engelleniyor...

Yine kimsesizlerin kimsesi olan cumhuriyette iktidarı ele geçirenlerin cumhuriyeti olarak devletin bütün kaynaklarını yandaşlarına akıtmayı ihmal etmiyor. Geçmişten günümüze bunu içini boşalttıkları bankalar ya da peşkeş çektikleri özelleştirmeler ya da verdikleri ihaleler ya da silinen vergi borçları ya da mensuplarına bağladıkları üç dört maaş yoluyla yapıyorlar... Fakat cumhuriyetin 100. Yılında emekliler, çalışanlar, dar gelirliler açlık ve yoksulluk sınırları altında yaşamlarını devam ettirmeye Kürtler ve Aleviler bu ülkenin üvey evlatları olmadıklarının Mücadelesini vermeye Gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler muhalif kimliklerinden dolayı zindanlarda gereksiz yere yatmaya devam ediyorlar.

Hakkın, hukukun ve adaletin yerine getirilmediği uluslararası sözleşmelere dayalı kararın, anayasa mahkemesinin kararlarının uygulanmadığı bir cumhuriyet kimsesizlerin cumhuriyeti olabilir mi? Kısacası laikliğin, sosyal hukuk devletinin olmadığı bir cumhuriyet hangi cumhuriyet sorarım size.

Ama yine de derim ki çağdaş uygarlık alanında ilerlemenin ve aydınlanmanın kazanımlarından olan fakat sekteye uğratılan 1923’ün getirileriyle demokratik bir cumhuriyete varmak bu ülkenin aydınlarının, işçilerinin, köylülerinin, Alevisi-Sünnisi; Türkü ve Kürdü ile birincil görevimiz olmalıdır. Yeni yüzyıl bunun başlangıcı olmalı…

Yazının başında cumhuriyet siyasi gücünü halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı bir devlet yönetimi şeklidir dense de bizdeki uygulamasına tam tersini gösteriyor…

YORUMLAR
Raştiye.. 6 ay önce
Bu ülkede demokrasi olmaz.Bu ülke hiç değişmez.Yalnız egemenleri suçlamak olmaz.Halk ne durumda veya muhalefet ne durumda?.Değişen bir şey olmaz..Bu ülkeye ileri bir demokrasi olmaz.Bu ülkenin kültürü, inanç yapısı, sosyal yapısı bir dönüşümü gerçekleştirmez.Böyle gelmiş böyle gider.Bir taş yerinde nasıl ki hep kalıyorsa bu toplumda öyle kalacak
Lütfü Ersoy 6 ay önce
Tesbitler doğru, kalemine sağlık...
Ali Rıza Çarkcı 6 ay önce
Konu çok güzel özetlenmiş. Eline emeğine sağlık.