Anlatacağım fıkra mecazi anlamda bir kugudur. Bu fıkra, Sayın Turgut Özal döneminde halk arasında değişik şekillerde anlatılırdı. Ben de biraz yorum farkı getirerek anlatmaya çalışacağım.

Sayın Özal öldükten sonra melekler sırat köprüsünde kendisini karşılarlar. Efendim hoş geldiniz, cennete mi yoksa cehennemeye mi gitmek istersiniz? diye sorunca, Özal birden duraklar. Melekler, tamam efendim isterseniz her iki tarafı görün ondan sonra karar verin. Melekler Özal'ı önce cehenneme götürürler, burada gördüğü manzara karşısında hayrete düşer. Aziz Nesin daktilosunun başında yazı yazmakta, Nazım Hikmet sağ yumruğunu havaya kaldırıp bir grup insana şiir okumakta, Sabahattin Ali piposu ağzında kızı Filiz'e bir şeyler anlatmakta, Mustafa Suphiler bir diğer tarafta... Velhasıl bütün komünistler burada temiz ve yeşillikler içinde herkes kendi işleriyle meşkul durumda.

Sonra melekler Özal'ı cennete götürürler, cenneti düzensiz bir halde görür. Ne kadar istismarcı, çıkarcı ve ahlaksızca işler peşinde koşanların hepside burada bir araya gelmişler. Melekler Özal'a dönüp, efendim karar verdiniz mi nerede kalacaksınız? deyince. Beni o tarafa götürün der. Melekler, ama oradakiler sizi sevmezler orada kalamazsınız. Yok yok onlar iyi insanlar, ben onları iyi tanıyorum, aslında biz onlara çok kötülükler yaptık. Onlar bana zarar vermez der ve cehennemde kalmak istediğini belirtir.

Ülkemizdeki emekliler, fıkradaki cehennemi değil ama islamın tanımladığı cehennemi birebir yaşamaktadırlar! Cehennem dini bir sözcük olup, çeşitli inançlarda ölüm sonrası ceza çekilen ateşli bir yer olarak tanımlanır. Cennet ve cehennem, yaşamımızın her anında hep bizimle olmuş iki soyut kavramdır. Özellikle dini ve siyasi otoriteye sahip olan kurum ve kişiler, aynı zamanda varsıl kesimlerle oluşturdukları egemenlik ve iktidar gücünü; toplumun büyük çoğunluğu üzerinde hakimiyet kurarak, tıpkı bugünde olduğu gibi, bu gücünü hep korumuş ve kullanmışlardır. Kendi çocuklarını ve çevresini dünyanın en iyi okullarında eğitim almalarını sağlarken, halkın çocuklarını ya dini eğitime yönlerdirmekte, yada devlet okullarında vasat bir eğitime tabi tutarak, bilgi düzeyi yetersiz bir toplum çoğunluğu yaratmış oluyorlardı. Hatta bugünkü toplum yapımıza baktığımızda vasatında çok altında bir yerdeyiz.

Taraflı medya kanalları, bazı dinci şarlatanları kanallarına çıkartıp konuşturarak, toplumun içine düşürüldüğü sefaletin, işsizliğin ve yoksulluğun bir kader olduğu; hatta bu sefaleti yaşayanların, o tarafta mutlaka cennete gidecekleri safsatalarıyla toplumu avutmaya çalışırlarken! Diğer taraftan ise yarattıkları bu yozlaşmış toplum düzenini, kendi iktidarlarını sürdürmeye hizmet amaçlı bir hale getirmişlerdir. Millete cenneti vaat eden Allah'ın aklı evelleri, kendilerine dünyanın önemli merkezlerinde mülkler satın alırken, haksız yere sahip oldukları servetlerini yine yurtdışına kaçırdıklarını çıkan haberlerden biliyoruz.

Tabi böyle bir yağma ve talan düzeni doludizgin bir halde ülkemizde devam ede dursun! Şu an toplumun hiç bahsedilmeyen kesimi olan işsizlerini görmemezlikten gelirsek eğer; toplumun diğer en alt gelir grubu olan emeklileridir. Ama en çokta haberlere konu olan emekliler, kimilerince acınacak halde gündemde tutulurken; kimilerince de alaycı ve küçümseyici sohbetlerin konusu olmakta! Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleri ve AB'ye üye olmak isteyen (Türkiye bu ülkelerden biridir) ülkeler sıralanmasında Türkiye emeklileri, 36 Avrupa ülkeleri arasında en az emekli maaşı alan ülke durumundadır. Yani AB ülkeleri arasında en yüksek emekli aylığı, kişi başına harcama tutarı 35,959 euro iken, Türkiye'de kişi başına harcama tutarı 2,942 eurodur. (2022 euronews.) Yani AB'nin emekli vatandaşları, Türkiye emekli vatandaşından 12 katın üstünde gelire sahip olmaktadır.

Yazımın başlığı Sayın Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan'a ait bir sözdür. Bir konuşmasında şöyle diyor: "Kabinemizde ilan ettiğimiz diğer önemli bir kararda 2024 yılını emekliler yılı olarak ilan ediyoruz. Amacımız bu vesileyle emeklilerimizin hayat kalitesini artıracak, sosyal haklarını geliştirecek, onlara özel hizmetler sunacak" cek, cak'larla biten süslü iltifatlarla, biz emeklileri getirdiği yer maalesef ülkenin en yoksul, çaresiz ve sahipsiz kesimi olduk.

Yapılan bir araştırmada Amerika'daki emeklilerin, diğer ülkelerin emeklilerine göre daha uzun yaşadıkları görülmüştür. Bunun nedeni ise Amerikan emekli vatandaşlarının çokça dünya ülkelerine yaptıkları seyahat gezilerinin etkileri olduğudur. Bizim emeklilerimizin bırakın dünyayı gezmeleri, kendi ülkelerinde bile seyahat edecek ekonomik güçten yoksun bırakılmışlardır. Bütün gün kahvelerde zamanlarını tüketerek geçiriyorlar.

İşte esas cehennem, emeklilerimizin bugün içine düşürldüğü ve yaşadıkları acı hayattır. Siz beyefendiler, bizlerden çaldığınız paralarımızla keyif sürmeye devam edin bakalım!.. Sizleri, o çok özlediğiniz cennete göndereceğimiz günler yakındır.