Hakkâri Belediyesi Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın görevden alınıp, yerine o ilin Vali’sinin kayyım olarak atanmış olması, birçok siyasi çevre tarafından haksız ve antidemokratik bir irade gaspı olarak nitelendirildi. Bu durum ülke genelinde birçok yerde yapılan basın açıklamalarıyla protesto edilirken İktidarın yeniden kayyım atamalarını gündemine almasıyla birlikte, bu uygulamanın DEM Parti yönetimindeki belediyelere uygulanacağı endişesi, ülkede bütün muhalif kesimlerin tepkilerine neden olmuştu.

Bu konu ile ilgili en önemli açıklama DEM Parti Eş Başkanlarından gelmişti. Bu açıklamanın özeti: Bu iktidarın ülkeyi faşizmle yönetmesine, yağma ve talan edilmesine karşı olan bütün demokratik kuruluşların, Hakkari Halkı’yla dayanışma içinde olmaları gerektiğini ve 13 Haziran günü yapılacak mitinge katılmaları çağrısı yapılıyordu. Bu çağrı çok önemliydi, DEM Parti tarafından bütün emek ve demokrasi güçlerine; halk iradesinin gaspı olan Kayyım rejimine karşı tutum almaları isteniyordu.

Bizler, kimimiz DEM’li, kimimiz farklı fikir ve düşüncelerden olan dost ve arkadaşlarımızla birlikte, bu çağrıyı olumlu bulup, Hakkari Halkı’yla dayanışma içinde olmak üzere yola koyulduk. Bu gidişimiz biraz da o bölgeyi yerinde görmek ve gözlemlemekti. Bu hevesimiz daha ağır basıyordu. Zira ben de dahil olmak üzere bir çok arkadaşım o bölgeye yeni gitmiş olacaktık.

Heyecanlı yolculuğumuz Dersim’de gecenin geç saatinde başlayarak, sabahın alacakaranlığını (şafak) Bingöl’de karşılamış olduk. Hafif serin ve tenimizi ısıran bir soğuk vardı. Hatta bazı arkadaşlar montlarını bile giydiler. Yolculuğumuz Bingöl, özellikle Muş’un yeşillikler içerisinde olan muhteşem doğası ve geniş ovasıyla bizleri kendisine hayran bırakmıştı. İlk molamızı Tatvan Van Gölü kıyısında bir parkta yapmış olduk. Arkadaşlarımızın getirmiş oldukları kumanyaları tahta masaların üzerine sergileyerek adeta bir festival eşliğinde yemeye koyulduk. Çok iyi olmuştu, böyle çok çeşitli bir kahvaltıyı dışarıda paramızla yapamazdık.

Yolumuza devam ediyoruz, Van Gölü’nü geride bıraktık. Tırmanışa bir süre devam ettikten sonra, 2730 rakımlı bir noktadan sonra, bu sefer hafif eğimli bir inişe geçtik. Zap Suyunun kaynağını oluşturan irili ufaklı derelerin oluşturduğu vadinin içlerine doğru yol alıyoruz. Bu muhteşem doğanın güzelliği içimizi rahatlatırken… Ama bir yanı da var ki, gözlerimizden ve dikkatimizden kaçmıyordu. Bu da, bu coğrafyanın ıpıssız ve yerleşim yerlerinin çok az oluşuydu. Geçtiğimiz yol boyunca bazı yerlerde harabeye dönmüş yerleşim yerleriyle karşılaştığımız oldu. Bu durum bana, 1993/94 yıllarındaki köy yakma ve boşaltmalarını anımsattı. Zira benim ailemin de Dersim’de yaşamış olduğu bölgedeki bütün köyler o tarihlerde yakılmış ve aynı zamanda boşaltılmıştı.

Zap Vadisi’nde yolumuza devam ederken, bu bölgenin neden bu kadar ıssız ve insansız olduğunu daha iyi anlamaya çalışıyordum. Yan koltuğumdaki yol arkadaşımla bu konuları paylaşırken; bana anlattıkları beni doğruluyordu. Kendisinin 1990’lı yıllarda bu bölgenin değişik yerlerinde çalıştığını ve gördüğümüz bu uçsuz bucaksız arazilerin her yanı koyun sürüleri ve yaylacılarla doluydu. Bu bölgede hayvancılık, yöre insanların en önemli geçim kaynağıydı diye ilave ediyordu arkadaşım. Zap Vadisi’nde yolculuğumuz ilerledikçe, Zap suyu, beslendiği derelerle birleşerek ileride kocaman bir ırmağa dönüşüyordu. Bu güzel yolculuğumuz bir çok yerde jandarma ve güvenlik güçlerinin taciz sayılacak derecede yapılan arama ve kontrollerinden sonra, Hakkari şehir merkezine araçlarımızla giremeyeceğimiz uyarısı üzerine yürüyerek varmış oluyorduk.

Hakkari şehir merkezi, Dersim gibi dört dağ arasında kurulmuştu. Ancak Hakkari’nin dağları çok heybetli, dik ve oldukça yüksektiler. Şehir merkezini fazla gezme olanağımız olmadı. Gezdiğimiz ve gördüğümüz yerlerde dikkatimi çeken en önemli husus, Hakkari’nin çok yoksul bir kent olduğu, dar sokakları ve estetik değeri olmayan plansız yapıların çok oluşu bu görüşlerimi doğruluyordu. Miting saati yaklaştıkça kalabalıklar artmaya başladı. Miting alanına doğru yürüyüşe geçtiğimizde, kitle attığı sloganlarla çok öfkeli ve bir o kadar da coşku içindeydi. Halk miting alanına, jandarma ve güvenlik güçlerinin oluşturduğu arama noktalarını ve bariyerleri aşarak girmiş oldu. Alan oldukça kalabalıktı, ama yine de merakımı gidermek için, bazı Hakkârili dostlarıma katılımı nasıl buldunuz diye sorunca; bazılarının verdiği yanıtlar çok ilginçti. “Tabii ki çok daha kalabalık olabilirdi, ama siz bilmezsiniz bu halk çok büyük sıkıntılar ve eziyetler yaşadı. Cezaevleri, işkenceler ve göçler bu halkı korkuttu. Bir kısım insanlarımız yeniden bu gibi durumlarla karşılaşmamak için mitinge katılmak istemediler" diyerek görüşünü ifade ediyordu. Bir diğeri ise, “ vallahi Hakkari bugüne kadar böyle kalabalık bir yürüyüş görmedi” diyerek hem sevincini hem de memnuniyetini dile getiriyordu.

Emek ve demokrasi güçlerinin, sosyalist çevrelerin bu mitinge katılmaları son derece önemliydi. Her birinin çıkıp kürsüde konuşmaları ve verdikleri dayanışma mesajlarıyla Hakkâri Halkı’nı alkışlarla coşturuyordu. Demokrasi güçlerin temsilcileri, DEM Parti ve diğer bölge parti eş başkanlarının yaptıkları konuşmalarda verdikleri mesajlar çok önem taşıyordu. Özellikle iktidarın, Hakkari Belediyesi’ne kayyım atanmasının halk iradesinin gasp edilmesi olduğunu ve bu duruma asla izin vermeyeceklerini ve hep birlikte mücadele içinde olacaklarını açıkça ifade etmiş oldular. Halkın coşkulu alkışları ve zılgıtlarıyla miting son bulmuş oldu.

muzyalli@gmail.com